24 Nisan 2009 Cuma

25 Şubat 2009 Çarşamba

Antik Yerleşimler
Enez (Ainos) tarihi dönemlerde çok önemli bir liman kenti iken bugün kıyıdan 3,5 km. içerdedir. Tarih boyunca bir çok kereler restore edilmiş olan Enez Kalesi görülmeye değerdir. Aynı zamanda M.Ö. 6. yüzyıla dayanan bir kilise, bazı oyma mezarlar ve suları berrak bir de plajı bulunmaktadır.
Roma - Bizans Dönemi Kalıntıları
Bugün kent ve çevresinde, Roma ve Bizans Dönemi yapıtlarının ancak bir bölümünün kalıntıları vardır. Roma İmparatoru Hadrianus'un yaptırdığı Kalenin 400 bin metrekareye yakın bir alan kapladığı, oniki kulesinin ve dokuz kapısının olduğu bilimektedir. Dikdörtgen şeklindeki kalenin çevresi hendeklerle çevriliydi. Birer dizi tuğla ve kesme taştan olan Kale duvarlarının kalınlığı 3, yüksekliği 6 metreydi. Bizans döneminde Onarım gördüğüne dair duvarlarda yazıtlara rastlanılmıştır.
Kentin fethi sırasında verilen söz üzerine kale içinde müslüman olmayan kesim oturmayı sürdürmüş, Türkler ise kale dışında yeni semtler oluşturmuşlardır. Kale duvarlarından günümüze saat kulesi, bugünkü Mumcular Sokağı'nın aşağısındaki Top Kapısı ve Gazi Mihal Köprüsü'ne dönen yol kavşağındaki Kafes Kapı yakınlarında bulunan bir kaç kalıntı ulaşabilmiştir. Bizans dönemi yapılarından Kilise Camisi, 1752 depreminde yıkılmış, geriye hiç bir iz kalmamıştır. Ancak bu dönemin en büyük kilisesi olduğu sanılan Ayasofya Kilisesi, Sultan I.Murat'ın emriyle camiye dönüştürülmüş, II.Murat döneminde yanına Medrese yapılmış ve müderrisin adıyla Halebi Medresesi Camisi olarak anılmıştır. Kale içinde, Keçeciler yolundaki bu yapı, 1752 depreminde yıkılmıştır. Kilise kalıntısı ve temelleri üzerine yapılan bir cami de Yıldırım Beyazit Camisidir. Yıldırım Mahallesinde yer alır.
Edirne Kalesi
Roma İmparatoru Hadrianus'un yaptırdığı ve XIX.yy. ortalarına değin sağlam olan Edirne Kalesi, Tunca Nehri kıyısındaydı. Eski kaynaklarda 360.000 km2'lik bir alanı kapladığı, köşelerde silindirik, aralarda on ikişer küçük kule bulunduğu bildirilmektedir.Dokuz kapılıydı, dikdörtgen planlı, hendekle çevriliydi. Bu görünümüyle savunmalı Roma ordugahı (Castrum)görünümündeydi. Bu Hadrianus sikkelerinde görülen kent surlarından anlaşılmaktadır.Duvarlar birer dizi tuğla ve kesme taştan yapılmış olup 3 m.kalınlıkta, 6m. yükseklikteydi.Dört büyük kulenin adları şöyledi:

Büyük Kule - Makedonya (Saat) Kulesi
(Evliya Çelebi'ye göre Kaplı Kule) Kalenin kuzeydoğusundaydı. Uzun süre cephanelik olarak Kullanılmıştır. 1866'da ahşap, 1894'te ise kagir bir kule eklenerek belediyenin saat ve yangın kulesi olmuştur. Günümüze ulaşan tek kuledir. Saat Kulesi olarak da bilinen kulenin ilginç bir tarihi vardır:

Hadrianopolis'ten Kalan Son Kule
Roma İmparatoru Harianus tarafından kurulan Hadrianopolis'i çevreleyen surların dört köşesindeki kulelerden asıl adı Makedonya Kulesi olan kule (Saat Kulesi) günümüze ulaşan tek örnek durumundadır. Edirne Valilerinden Hacı İzzet Paşa'nın kule üstüne yaptırdığı ahşap katlar ve koydurduğu saatler sonrasında burası (1866-1867) Saat Kulesi olarak anılmıştır. Buradaki saat uzun süre Millet Saati olarak da adlandırılmıştır.
1894 yılında ahşap katlar indirilmiş ve yerine kagir üç kat inşa edilmiştir.
Fransa'da yaptırılan yeni saatler ise kulenin yapımından iki yıl sonra konulmuştur.

Kule çevresinde sürmekte olan kazılarda Roma dönemi buluntularına rastlanmaktadır.
Kulenin batı yönünde surlardan kalan son parçalardan örnekler bulunmaktadır.
Yeni Burgaz Kulesi ya da Kafes Kule
(Evliya Çelebi'ye göre Makedonya Kulesi) Kalenin kuzeybatı köşesindeydi.

Germe Kapı Kulesi
(Evliya Çelebi'ye göre Manyas Kulesi) Kalenin güneybatısında, ana Kaleden 40 - 50 m. dışarıda, Tunca Nehri kıyısındaydı. Kalenin su Kulesiydi. Asıl suya bitişik kuleye germe bir duvarla bağlıydı.Bu Duvarda bir germe kapı bulunduğundan bu adla anılmıştır.

Zindan Kulesi
(Evliya Çelebi'ye göre Tevfikhane Kulesi) Kalenin güneydoğusunda, günümüzde zindanaltı denilen yerdeydi. Yeniçerilik kaldırılıncaya kadar zindan görevi gördüğünden bu adı almıştır.

Edirne Kalesi'nin değişik adlarla anılan dokuz kapısı vardı. Kule Kapısı, kulenin doğusunda olup Maarif Bahçesi adıyla bilinirdi. Top Kapısı bugünkü Mumcular Sokağı'nın aşağısındaydı. Kafes Kapı, bugünkü Gazi Mihal Köprüsü'ne dönen yol kavşağındaydı. 1752 depreminde yıkılmıştır. Keçeciler Kapısı, Debağhane Semti'ndeydi. Oğrın Kapı, Germe Kapıya açılan küçük bir kapı olup çok dar ve gizli idi. Manyas Kapı, Manyas Karakolu denen yere yakındır. 1752 depreminde yıkılmıştır. Tavuk kapısı, Cumhuriyet Caddesi'ndeydi. Balıkpazarı kapısı bugün olduğu gibi İğneciler Kapısı ya da İstanbul Kapısı adlarıyla da bilinirdi. Kalenin doğusunda, Balıkpazarı'ndaydı. Orta Kapı, Ali Paşa Çarşı'sına açılıyordu.

Duvarlarda rastlanan Bizans yazıtlarından, kalenin bu dönemde onarıldığı anlaşılmaktadır.
Edirne'nin gelişmesi ve yayılması sırasında kale, kentin ortasında kalmış, kimi bölümleriyle XIX. Sonuna değin onarımlarla korunabilmiştir. Yapıdan günümüze Saat Kulesi ile Top Kapısı ve Kafes Kapı yakınındaki birkaç kalıntı ulaşabilmiştir.
Diğer Dini Yapılar
Edirne Osmanlı Döneminde ünlü Osmanlı Hoşgörüsü sayesinde pek çok etnik unsur ve kültürün huzurla ve barış içinde yaşadığı bir kent olduğundan; kentteki Yahudi ve Hristiyan unsurların da dini yapıları günümüze kadar gelmiştir. Sözkonusu yapılar aşağıda tanıtılmıştır.
Merkez Yahudi Havrası
Edirne'ye 1492'de sürüldükleri İspanya'dan ve sonraki dönemlerde Portekiz'den gelen Yahudiler, burada kendi cemaatleri için sinagoglar kurarlar ve zamanla bunların sayısı onüçe ulaşır. 1903 yılında yaşanan Büyük Yangınla tüm sinagoglar tahrip olur. Bunun üzerine Yahudiler dönemin Padişahı Sultan II.Abdülhamid Han'a başvururlar. Sultan Abdülhamid Han'da tüm küçük sinagogların yerini alacak tek bir büyük Havra yapımı için 1906 yılında ferman verir. Bu ferman üzerine 1906 yılında başlayan inşaat 1907 yılında sona ermiş ve adı da Büyük Sinagog konmuştur.
Fransız Mimar Depre tarafından altı yüz erkek ve üç yüz kadını barındırabilecek büyüklükte inşa edilen Sinagog'un yanında bir Haham Lojmanı ve Yahudi Cemaati için bir de Okul inşa edilmiştir.
Yahudi Cemaatinin Edirne'den ayrılışları hız kazanınca ilgisizlik ve bakımsızlık sürecine giren Havra 1995 yılında Vakıflar Bölge Müdürlüğü'nün mülkiyetine geçer. 5 Ocak 1997 tarihinde ise çökerek ön cephe dışında tamamen yıkılmıştır.
Sonraki yıllarda Trakya Üniversitesi ile kültür hizmetlerinde kullanılmak üzere, restorasyonunun gerçekleştirilmesi için bir devir anlaşması yapılmışsa da henüz bir netice alınamamıştır.
Sweti George (Esweti Georgi) Ortodoks Kilisesi
Edirne'nin Kıyık Semtinde 1880 yılında inşa edilmiştir. 1889 da dekore edilen kilisedeki yazılar slav bulgarcası ile yazılmıştır. Daha önce aynı yerde bulunan kiliseden kalma bazı tablolar mevcuttur. Halk arasında Bulgar Kilisesi olarak da bilinir.
İtalyan (Katolik) Kilisesi
Kaleiçi'nin azınlıklarını günümüze taşıyan bir başka yapı da Gazi Paşa Caddesindeki Katolik Kilisesi'dir. Halk arasında daha çok İtalyan Kilisesi olarak anılır.
Edirne'nin Tarihi Türbeleri ve Mezarlıkları
Bu bölümde kentimizin tarihi mezarlıkları ve tarihimizde önemli ve ünlü kişilerin yattıkları türbeler tanıtılmaktadır. Mezarlıklarında bile yüzyıllardır atalarımızla beraber yatmaktayız.
Şehzade Türbeleri
Dar-ül Hadis Camisi haziresi Edirne'de çok görülmeyen Şehzade Mezarlarının (Türbelerinin) en güzel örneklerini sergilemektedir.
Bu mezarlarda şu padişahların çocukları yatmaktadır: Sultan III.Ahmet'in kızları; Zeynep ve Rukiye Sultan ile oğulları Şehzade Selim ve Mehmet.
Sultan II.Mustafa'nın kızları Ümmügülsüm ve Hatice Sultan ile oğlu Mehmet.
Sultan II.Murat'ın oğlu Hüseyin ile Orhan Çelebi. Ve taşı kırık olduğu için babası ile ölüm tarihi bilinmeyen Hafize Sultan.
Vali Hacı İzzet Paşa Türbesi
Peykler ve Saatli Medreseleri ile Üç Şerefeli Camisi arasında Edirne'nin en renkli ve eski valilerinden biri sayılan Hacı İzzet Paşa'nın küçük kabir türbesi bulunur.
Beş penceresi ve kubbesi vardır.
Türbenin içinde, İzzet Paşa tarafından yazılmış iki kitabe asılıdır.

İzzet Paşa Hakkında
Türk Osman Paşa'nın oğludur. Erzincanlıdır. Edirne'de ilki Sultan Abdülazi döneminde olmak üzere iki kez valilik yapmıştır. İlk döneminde Edirne'ye daha verimli çalışmalar yaptığı kabul edilir. Şairliği ve hattatlığı vardır. Saat Kulesi onun eseridir. Kendi yaşamında garip davranışları yanında idareci olarak, "makamına gelen vatandaşların sırtına tebeşirle gideceği daireye havale yazıları yazmak" gibi, tuhaf uygulamalarıyla da ünlüdür.

Merzifonlu Kara Mustafa Paşa ve Mezarı Hakkında
1635 yılında Merzifonda doğan Mustafa Paşa 1674 yılında Sadrazam oldu. 1682'de Avusturya'da yaşanan bir iç kavgayı fırsat sayarak bu ülkeye savaş açtı. 1683'te Viyana'yı kuşattı. Şehir alınamayıp gelen Haçlı kuvvetlerine karşı yenilgiye uğrayınca dönemin Padişahı tarafından Budin'de boğdurularak öldürüldü.
Merzifonlu'nun kafasını keserek Edirne'ye getiren kişi de bir Edirneli olan Kapıcılar Kahyası Kazaz Ahmet'tir. Viyana'da bir müzede olan ve Avusturyalılarca sergilenen kafanın Merzifonlu'nunkiyle ilgisi yoktur. Merzifonlu'ya ait kesik baş önce Sarayiçi'nde Adalet Kasrı önündeki Seng-i İbret'te (İbret Taşı) sergilenmiştir. Mezar, Devlet Hastanesi yanındaki Sarıca Paşa Camisi avlusunda Melek İbrahim Paşa'nın mezarıyla yanyanadır.

Tütünsüz Ahmet Paşa (Ahmet Rıdvani) Türbesi
Edirneli olup (Ohri kökenli olduğu da söylenir.) halk arasında Tütünsüz Ahmet olarak tanınmıştır.
Şairdi ve şiirlerinde Rıdvani Mahlasını(imzası) kullanıyordu. Sultan II.Beyazid, Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman dönemlerinde yaşamıştır. Bazı kitaplar kendisinin Sultan II. Beyazid'e Defterdarlık yaptığını yazarlar. Ayrıca Sancak Beyi olarak çeşitli yerlerde görev yaptığı; ancak Sultan II.Beyazid'in oğulları arasındaki taht mücadelesinde taraf olduğu için bu görevinden alındığı ve 1528 - 1538 tarihleri arasında Edirne'de vefat ettiği söylenir.
Keramet sahibi olduğuna inanılan Tütünsüz için Tütsüsüz adı da kullanılır. İnanışa göre, savaşa giden askerlere acil olarak yemek pişirmek gerektiğinde bu işi dumanı tütmeyen bir ateşte gerçekleştirmiş ve askerlerin doyurulmalarını sağlamıştır.

Hıdırbaba Türbesi
Hıdırbaba bazılarına göre Fatih Sultan Mehmet'in komutan askerlerindendir. Bazı kaynaklarda ise Hıdırbaba'nın Sultan I.Murat'ın Edirne'yi almadan önce buraya gelip yerleşen Türkler'e ait olduğu ve fetihten sonra Şah Melek Paşa ile Sadrazam İbrahim Paşa'nın buraya bir zaviye yaptırdıkları yazmaktadır. Bir başka yaklaşıma göre de tekke; Bektaşi'lerin ziyaret noktası olmuş; Fatih Sultan Mehmet'in esir aldığı Uzun Hasan'ın oğlu Sultan Yakup burada yaşamaya mecbur edilmiş ve burada vefat etmiştir.
Sultan İbrahim döneminde Koca Mustafa Paşa tarafından Edirneliler'in isteği üzerine yanlış ibadet yapılıyor gerekçesi ile harap edilmiş ve malzemeleri satılarak Gazimihal Köprüsü'ne ek bir köprünün yapımında kullanılmıştır.
Sultan IV.Mehmet (Avcı Sultan Mehmet) buraya bir köşk yaptırdıktan sonra tekke yeniden açılmıştır.

Beylerbeyi Camisi Mezarlığı
Tek ve yarım kubbeden oluşan bu cami, Sultan II.Murat döneminde Beylerbeyi Yusuf Paşa tarafından yaptırılmıştı. 1964 yılında gördüğü onarım sırasında minaresi de yeniden yaptırılmıştır. İbadete açıktır.
İçinde çok ilginç Türk-İslam Mezartaşı örneklerinin bulunduğu geniş bir mezarlığı vardır. Bu haliyle Orjinal Türk-İslam Mezartaşları Açık Hava Müzesi görünümündedir.
Mezarlık ortasında bulunan Türbe önemli ölçüde tahrip edilmiştir ve halk arasında bu türbenin İncili Çavuş'a ait olduğu inancı yaygındır.

Selimiye Bahçesindeki Tarihi Mezarlar
Selimiye'nin doğu yönünde iki medrese binası arasında kalan alan mezarlık olarak kullanılmıştır. Burada Edirne'nin eski ünlü Belediye Başkanlarından Dilaver Bey'in mezarı görülebilir. Mezar buradaki yerine, şimdi 25 Kasım Stadyumu olarak kullanılan alandan; yani tarihi Tatarhaniler Mezarlığı'ndan nakledilmiştir.
Ayrıca burada Sultan III.Ahmet'in oğlu Şehzade Selim'in türbesi bulunmaktadır.
Türk Bayrağı resminin bulunduğu mezar ise Edirne'ye 1913 yılında Bulgar işgalinden kurtaran öncü güçler arasında şehit olan Yüzbaşı Reşit'e aittir. (Kapıkule yolunda adına yapılan şehitlik mevcuttur.

Zehrimar Mezarlığı
Selimiye'nin kuzeydoğusunda bulunan Zehrimar Mezarlığı küçük bir alan olarak düzenlemiş olup; içinde bazı Edirne Kadıları ve Şeyhülislamları'nın mezarları ve mezartaşlarının güzeda örnekleri ile bir su terazisi temeli görülebilir. Zamanla bir mescidin de bulunduğu bu alanda, mescid haziresindeki sebilin orjinal kitabesi yerindedir.

Karamanoğlu Mehmet Beyin Mezarı
Dar-ül Hadis'in doğu yönünde Edirne Valilerinden(Beşinci Vali) 1471 yılında Çirmen'de vefat eden Karamanoğlu Mehmet Bey'in mezarı bulunmaktadır. Zamanla bulunan türbe ve türbe direkleri günümüze ulaşmamıştır.

Mezar Taşı Edirne'deki en güzel mezar taşlarından olup, üzerindeki taş işlemeler ayrıca görülmeye değerdir. Bu mezarı 1905 yılında Dr. Rıfat Osman Bey onartmıştır.
Hadım Balaban Mezarı
Saray Hamamı'nın doğusunda bulunan bu mezar, burada daha önce var olan mescidi yaptıran kişiye; yani, Hadım Balaban'a aittir.
Hadım Balaban Sultan II.Murat'ın rütbeli askerlerindendir.

Yeniimaret Mezarlığı
Saraçhane Köprüsünden Sultan II.Beyazid Külliyesi arasında, günümüze ancak bir parçacığı ulaşabilmiş Yeniimaret Mezarlığı bulunmaktadır.
Buraya Yeniimaret Semtinde oturanlarla İç Sarayda oturanlar gömülmekteydi. Bu mezarlık yakınında eskiden Hadım Firuz Mescidi ile Mesut Camisi bulunmaktaymış.

Yeniimaret Mahallesi Hakkında
Fethedildikten sonra bir anlamda imaretler yoluyla adeta yeniden kurulan Edirne'deki imaret yerleşimlerindendir. Osmanlı Saray'ının bitişiğinde bulunduğundan padişah yakınları ve saray ileri gelenlerinin oturduğu mahalleydi. Burada oturanların konakları ve köşkleri İmaret sırtlarından başlayıp Tunca kıyısını izler ve Tunca Köprüsü'ne kadar uzanırdı.
Eskiden Edirne'de İmaretli olmak, üstün bir ayrıcalığı ifade ediyordu. Bir de, Ali Paşa Çarşısı esnafı olmak.

Bademlik Mezarlığı
Eski yıllarda badem ağaçlarının çokluğu nedeniyle bu adı aldığı söylenen Bademlik Mezarlığı Edirne'de hala gömü yapılan en büyük ve en eski mezarlıklardandır.

Edirne'nin İlk Şehir Tarihçisi Hibri
Uzun yıllar Yunanistan Serez'de olduğu iddia edilen Edirne'nin ilk şehir tarihçisi Abdurrahman Çelebi'nin mezarı 1995 yılında Yıldırım Mezarlığı'nda ortaya çıkarılmış, Edirne Belediyesince bir anıt mezara dönüştürülerek 14 Aralık 2000 tarihinde ziyarete açılmıştır.
Edirne Çarşıları ve İş Merkezleri
Osmanlı İmparatorluğu'nun 19. yüzyıla kadar olan döneminde Edirne, çarşı ve hanlar bakımından en zengin ve gelişmiş illerden biri olmuştur. Bu çarşıların en bilinenleri aşağıda sıralanmıştır.
Alipaşa Çarşısı(Kapalı Çarşı)
Edirneliler'in daha çok Kapalı Çarşı adıyla andıkları Ali Paşa Çarşısı Kanuni Sultan Süleyman'ın son yıllarında dört yıl kadar Sadrazamlık yapan Hersekli Semiz Ali Paşa tarafından 1569 yılında Mimar Sinan'a yaptırılmıştır. Bir söylentiye göre Kırklareli'nde yapılacak bir camiye gelir temin etmek amacıyla yaptırılmıştır. Yapılmasındaki bir maksat da kıymetli eşya satan (altın, gümüş vb.) ticaret erbabını bir çatı altında toplamak ve bu ticaret erbabının korunmasını sağlamaktır. Kaynaklara bakıldığında; her gece yüz adet bekçinin çarşıyı beklediğinden bahsedilmesi de sözkonusu ticari ürünlerin ne kadar değerli olduğunun göstergesidir. Çarşının bir özelliği de kemerlerinin kırmızı-beyaz taştan yapılmış olmasıdır. Edirne'nin ticari hayatı bakımından yerli yabancı turistlerin akınına uğrayan Alipaşa Çarşısı'nda 130 dükkan ve 6 kapı bulunmaktadır. Altı kapının ilk ikisi iki ucunda olup, ortadaki iki yöne açılır ve ortakapı olarak bilinir. Diğer ikisi de doğuya bakar. Güneyindeki kapı (İğneciler ve Balıkpazarı Kapısı) Direkler Çarşısı'na açılır. Dış duvarlar kesme taşla örülü olup üstü tuğladır. 300 m. uzunluğundadır.

29 Eylül 1992 yılında elektrik kontağından çıkan yangın sonucu çarşı harab hale gelmiştir. O dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in önayak olmasıyla çarşı 5 yıl süren onarımdan sonra 25 Kasım 1997 tarihinde tekrar hizmete açılmıştır.
Tarihçilere göre bir zamanlar bu çarşıda dükkan sahibi olmak; çok zengin ve ayrıcalıklı kişilere özgüydü. Hatta "Burada dükkan tutabilmek değme adamın karı değildi" ve "Londra'da bile böyle temiz olanı yoktu". Yalnız, günümüzde Çarşıda altın ve gümüş gibi kıymetli eşya ticareti yapan dükkanlara çok az rastlanmaktadır. Bugün daha çok değişik ticaret erbabı mevcuttur.

Bedesten Çarşısı
Eski Cami'ye gelir temin etmek için Çelebi Sultan Mehmet zamanında 1417-1418 tarihleri arasında yaptırılmıştır.Erken Osmanlı Dönemi çarşılarının ayakta ve kullanılır durumdaki en ilginç örneklerindendir. Mimarı Hacı Alaeddin'dir. Dikdörtgen biçiminde olup boyutları 41'e 78 metredir. 14 kubbeli bir yapıdır ve dört cephesinde 54 dükkan bulunur. Her cephenin ortasına düşecek şekilde dört kapısı bulunmaktadır. İç mekanda dört yüze dağılan şekilde 36 adet hücre vardır. İç Mekan boyutları 20 x 56 metredir.
Her kubbede bir adet pencere vardır ve iç mekan bunlarla aydınlatılır. Çatısı kurşunla kaplıdır.
Evliya Çelebi; "İçinde değerli eşya alınıp satılan yer" anlamına gelen Bedesten için: "Burada Mısır Hazinesi değerinde olan elmas ve mücevherler zengin tacirlerin dolapçıklarında gözleri kamaştırır; çarşıyı 60 gece bekçisi beklerdi." şeklinde yazmaktadır.
Osmanlı İmparatorluğu'nun yükselme devrinde çok hareketli bir alışveriş yeri idi. Çok değerli mücevherler satan dükkanlar bulunuyordu. Günümüzde de canlı alışveriş merkezlerindendir. Kentte bulunan az sayıda mermer ustası bu çarşıda mesleklerini sürdürmektedir.

Arasta Çarşısı
Sultan III.Murat zamanında Selimiye Camisi'ne gelir sağlamak amacıyla yaptırılmıştır. 225 metre boyunda, 73 kemerli ve 4 kapılıdır. Aralıklı olarak uzun dönemli restorasyonlar geçirmiştir. 124 dükkan mevcuttur.Son dönemlerde Edirne ticari hayatında tekrar önem kazanmaya başlamıştır. Turistik eşya satan dükkanlar çoğunluktadır. Selimiye Camisi'ni ziyarete gelen yerli ve yabancı turistlerin de tercih ettikleri bir alışveriş noktasıdır.
Arasta: "Çarşılarda aynı işi yapan esnafın bulunduğu bölüm" olarak tanımlanır. Selimiye Arastası Selimiye Camisi'ne gelir getirmek amacıyla; bu caminin yapımından sonra Sultan III.Murat döneminde Mimar Sinan'ın kalfası Davut Ağa'ya yaptırılmıştır. Arasta'nın yapılış nedenlerinden biri olarak; Selimiye Camisi'ne mimari açıdan batı ve güney yönünden destek verme ihtiyacı gösterilir.

Evliya Çelebi bu çarşının; ucuz, özensiz ve bayağı cins ayakkabı yapan ve satan esnaf anlamına gelen kavaflara ayrıldığını yazar. Bu nedenle zamanla Kavaflar Çarşısı(veya aynı anlamda kullanılan Haffaflar Çarşısı) adını aldığı söylenir.
Binanın ortasındaki kubbe "Dua Kubbesi" olarak bilinir. Dükkan sahiplerinin her sabah burada toplanıp doğru iş yapacaklarına dair yemin ve dua etmeleri nedeniyle böyle adlandırılmıştır. İlk dönemlerinde çarşının üstünün tümüyle kurşun kaplı olduğu, ancak bu kaplamanın zamanla onarım giderlerinde kullanılarak tüketildiği bilinir.

Sultan III.Murat Hakkında
Sultan III.Murat Edirne'ye hiç gelmeyen padişahlardan biri olarak bilinir. Bütün padişahlar arasında en çok çocuğa sahip olanıdır ve 102 (bazı kaynaklara göre 112) şehzadesi olmuştur. Haseki Sultanı ünlü Safiye Sultan'dır. Sultan III.Murat Osman oğullarının en bilginlerinden biri olarak tanınır. Onun döneminde devlet kudretinin ve sınırlarının zirvesine ulaşmıştır. Ancak enflasyon da onun döneminde artmış, kapıkulu askerleri cunta teşkilatları kurarark ihtilal yapma yoluna gitmiş, rüşvet artmış, saray kadınları politikaya karışmış, lüks, ihtişam, israf artmış, diktatör vezirler türemiş, Celali isyanları başgöstermiştir.

1595 yılında 48 yaşında vefat etmiştir.
Edirne'deki Defterdar Mustafa Paşa Camisi, Şeyh Çelebi Camisi, Nazır Çeşmesi gibi yapılar onun döneminde yapılmıştır.

Dar-ül Eytam (Yetimler - Yeni) Çarşısı
Abacılarbaşı'nda bulunan, eski Dakik Kapanı'nın yerine 1911 tarihinde yapılmış büyük bir iş hanıdır. İki katlı ve yarı kargir olan iki sıra halinde ve bitişik nizamda inşa edilmiş çarşıda seksene yakın işyeri bulunmaktadır. Burası 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı'nda öksüz kalan şehit ailelerinin çocuklarına gelir getirmek amacıyla yapılmış olup, çarşı o yıllarda halk arasında Yeni Çarşı olarak anılmıştır. Günümüzde de Yetimler Çarşısı olarak anılan dükkanlar Edirne ticari hayatındaki yerini korumaktadır.
Edirne Kentinin Piknik Alanları - Mesire Yerleri
Edirne'nin çok güzel mesire yerleri vardır. Bunların başında Kırkpınar güreşlerinin yapıldığı Sarayiçi gelir. Sarayiçi, Tunca nehrinin iki kolu arasında, ağaçlarla ve zümrüt gibi çayırlarla kaplı ufak bir adacıktır. Sarayiçi'nde Bizans çağında sık ağaçlardan oluşan bir ormanın bulunduğu ve Bizans prenslerinin avlanmak için buraya geldikleri bilinir. Sarayiçi Osmanlı döneminde de bu özelliğini korumuştur.
Öte yandan Edirne-Karaağaç Yolu üzerindeki ve Meriç Nehri boyunca uzanan ağaçlık Söğütlük mesiresi de çevrenin en güzel dinlenme yerlerinden biridir. Bu bakımdan içme suyuyla ünlü Karaağaç'ı da saymak gerekir.
Edirne'ye 18 km. uzaklıktaki ve Türkiye'nin Bulgaristan üzerinden Avrupa'ya açılan karayolu kapısını oluşturan Kapıkule ile Edirne' den 7 km. ötede Türk-Yunan sınır kapısı bulunan Pazarkule de kentin gezilip görülecek yerleri arasındadır.
Edirne, hem E-5 Karayolu üzerinde olması, hem Kırkpınar gibi bir Şenliğin merkezi olması, tarihi ve turistik açıdan Osmanlı başkentliği yapmış bir şehir olarak sahip olduğu tarihi eserler açısından, hem de mesire yerleriyle önemli bir turizm merkezidir. E-5 karayolu üzerinde ve mesire yerlerindeki otel, motel ve restoranlar da bu potansiyele olumlu katkıda bulunmaktadır. Kentte, işletme belgeli Kervan Otel, Sultan Otel, Kervansaray Otel, Park Otel, Balta Oteli, Taşhan ve Fifi Motel Kampta toplam oda sayısı 235, yatak sayısı 450'dir. Kente yıl boyunca işçi ve yabancı turist olarak gelen turist sayısı 1,5 milyon dolayındadır. Bir çoğu transit geçiş yapmakla birlikte konaklama isteyenler kentteki tesislerde bu ihtiyaçlarını giderebilmektedir.
Edirne Halk Edebiyatı
Edirne, konumu nedeniyle tarih boyunca Anadolu'dan Balkanlar'a geçiş yolu üzerinde önemli bir merkez olmuştur. Başkent olunca da Osmanlı-Türk kültürel etkinlikleri burada yoğunlaşmıştır. Göçmenlerle gelen kültürel öğelerin yöre kültürüne etkisi belirgindir. Bu etkenlere bağlı olarak yörede, Halk Edebiyatının bilinen usta örneklerine rastlanmaktadır. Göçleri, bozgunları en yoğun biçimde yaşayan yöre halkı acılarını, özlemlerini, sıkıntılarını "Rumeli Türküleri" diye bilinen yanık türkülerle, yarattığı söylenceler, atasözleri, deyimlerle dile getirmiştir.
Dil özelliklerinin belirgin olduğu manilerde konu, sevdalar ve ayrılıklardır. Sosyal boyutlu maniler de vardır.
Edirne Halk Müziği ve Halk Oyunları
Edirne kendini çevreleyen toprakların müzik ve oyun kültüründen etkilenmiştir. Bu nedenle de kendine özgü bir renklilik gösterir. Oyunlar, genellikle bitişik ya da ayrık düzende oynanır. Ayrık düzende oynananlar karşılama, bitişik düzende oynananlar hora diye adlandırılır. Edirne Halk Müziğinde makamsal etkinin varlığı belirgindir.Türkü, semai, divan, koşma biçiminde sınıflandırılan ezgiler, genellikle inici düzendedir. Ezgiler doğal ve toplumsal olaylardan kaynaklanmıştır.
Edirne'de derlenmiş ünlü Türküler şunlardır: Edirne'nin Ardı Beyler, Çifte Kuburları Çaktım Almadı, Kırmızı Gül Albayler, Dut Fidanı Boyunca, Keten Gömlek Giyer Evlet, Seller Aldım Dermenemin Bendini, Kavak Kavaktan Uzundur, Püskül Pencereden Uçtu, Boyacının Hanları, Ahır Köyün Meşeleri, Tabağa Koyarlar Can Alim, Kaymağı Balı, Pınar Başının Gülleri, Alişimin Kaşları Kare, Edirne'nin Köprüsü, Çarşıdan Aldım Kestane, Viran Dayler.
Geleneksel oyunlar, tarihsel ve doğal konum nedeniyle zengin ve renklidir. Bunlar, Trakya Bölgesi Halk Oyunları özelliğindedir. Tümü, devinim, renk, ezgi, biçim yönünden Anadolu oyunlarından ayrılır. Kasap Oyunu, Zigoş, Debreli Hasan, Kazibe, Çamko, Mendil, Alaybeyi, Karşılama en çok oynanan oyunlardır. Çitme ve Dim ise, Edirne'ye özgü çocuk oyunlarıdır.