24 Nisan 2009 Cuma

25 Şubat 2009 Çarşamba

Antik Yerleşimler
Enez (Ainos) tarihi dönemlerde çok önemli bir liman kenti iken bugün kıyıdan 3,5 km. içerdedir. Tarih boyunca bir çok kereler restore edilmiş olan Enez Kalesi görülmeye değerdir. Aynı zamanda M.Ö. 6. yüzyıla dayanan bir kilise, bazı oyma mezarlar ve suları berrak bir de plajı bulunmaktadır.
Roma - Bizans Dönemi Kalıntıları
Bugün kent ve çevresinde, Roma ve Bizans Dönemi yapıtlarının ancak bir bölümünün kalıntıları vardır. Roma İmparatoru Hadrianus'un yaptırdığı Kalenin 400 bin metrekareye yakın bir alan kapladığı, oniki kulesinin ve dokuz kapısının olduğu bilimektedir. Dikdörtgen şeklindeki kalenin çevresi hendeklerle çevriliydi. Birer dizi tuğla ve kesme taştan olan Kale duvarlarının kalınlığı 3, yüksekliği 6 metreydi. Bizans döneminde Onarım gördüğüne dair duvarlarda yazıtlara rastlanılmıştır.
Kentin fethi sırasında verilen söz üzerine kale içinde müslüman olmayan kesim oturmayı sürdürmüş, Türkler ise kale dışında yeni semtler oluşturmuşlardır. Kale duvarlarından günümüze saat kulesi, bugünkü Mumcular Sokağı'nın aşağısındaki Top Kapısı ve Gazi Mihal Köprüsü'ne dönen yol kavşağındaki Kafes Kapı yakınlarında bulunan bir kaç kalıntı ulaşabilmiştir. Bizans dönemi yapılarından Kilise Camisi, 1752 depreminde yıkılmış, geriye hiç bir iz kalmamıştır. Ancak bu dönemin en büyük kilisesi olduğu sanılan Ayasofya Kilisesi, Sultan I.Murat'ın emriyle camiye dönüştürülmüş, II.Murat döneminde yanına Medrese yapılmış ve müderrisin adıyla Halebi Medresesi Camisi olarak anılmıştır. Kale içinde, Keçeciler yolundaki bu yapı, 1752 depreminde yıkılmıştır. Kilise kalıntısı ve temelleri üzerine yapılan bir cami de Yıldırım Beyazit Camisidir. Yıldırım Mahallesinde yer alır.
Edirne Kalesi
Roma İmparatoru Hadrianus'un yaptırdığı ve XIX.yy. ortalarına değin sağlam olan Edirne Kalesi, Tunca Nehri kıyısındaydı. Eski kaynaklarda 360.000 km2'lik bir alanı kapladığı, köşelerde silindirik, aralarda on ikişer küçük kule bulunduğu bildirilmektedir.Dokuz kapılıydı, dikdörtgen planlı, hendekle çevriliydi. Bu görünümüyle savunmalı Roma ordugahı (Castrum)görünümündeydi. Bu Hadrianus sikkelerinde görülen kent surlarından anlaşılmaktadır.Duvarlar birer dizi tuğla ve kesme taştan yapılmış olup 3 m.kalınlıkta, 6m. yükseklikteydi.Dört büyük kulenin adları şöyledi:

Büyük Kule - Makedonya (Saat) Kulesi
(Evliya Çelebi'ye göre Kaplı Kule) Kalenin kuzeydoğusundaydı. Uzun süre cephanelik olarak Kullanılmıştır. 1866'da ahşap, 1894'te ise kagir bir kule eklenerek belediyenin saat ve yangın kulesi olmuştur. Günümüze ulaşan tek kuledir. Saat Kulesi olarak da bilinen kulenin ilginç bir tarihi vardır:

Hadrianopolis'ten Kalan Son Kule
Roma İmparatoru Harianus tarafından kurulan Hadrianopolis'i çevreleyen surların dört köşesindeki kulelerden asıl adı Makedonya Kulesi olan kule (Saat Kulesi) günümüze ulaşan tek örnek durumundadır. Edirne Valilerinden Hacı İzzet Paşa'nın kule üstüne yaptırdığı ahşap katlar ve koydurduğu saatler sonrasında burası (1866-1867) Saat Kulesi olarak anılmıştır. Buradaki saat uzun süre Millet Saati olarak da adlandırılmıştır.
1894 yılında ahşap katlar indirilmiş ve yerine kagir üç kat inşa edilmiştir.
Fransa'da yaptırılan yeni saatler ise kulenin yapımından iki yıl sonra konulmuştur.

Kule çevresinde sürmekte olan kazılarda Roma dönemi buluntularına rastlanmaktadır.
Kulenin batı yönünde surlardan kalan son parçalardan örnekler bulunmaktadır.
Yeni Burgaz Kulesi ya da Kafes Kule
(Evliya Çelebi'ye göre Makedonya Kulesi) Kalenin kuzeybatı köşesindeydi.

Germe Kapı Kulesi
(Evliya Çelebi'ye göre Manyas Kulesi) Kalenin güneybatısında, ana Kaleden 40 - 50 m. dışarıda, Tunca Nehri kıyısındaydı. Kalenin su Kulesiydi. Asıl suya bitişik kuleye germe bir duvarla bağlıydı.Bu Duvarda bir germe kapı bulunduğundan bu adla anılmıştır.

Zindan Kulesi
(Evliya Çelebi'ye göre Tevfikhane Kulesi) Kalenin güneydoğusunda, günümüzde zindanaltı denilen yerdeydi. Yeniçerilik kaldırılıncaya kadar zindan görevi gördüğünden bu adı almıştır.

Edirne Kalesi'nin değişik adlarla anılan dokuz kapısı vardı. Kule Kapısı, kulenin doğusunda olup Maarif Bahçesi adıyla bilinirdi. Top Kapısı bugünkü Mumcular Sokağı'nın aşağısındaydı. Kafes Kapı, bugünkü Gazi Mihal Köprüsü'ne dönen yol kavşağındaydı. 1752 depreminde yıkılmıştır. Keçeciler Kapısı, Debağhane Semti'ndeydi. Oğrın Kapı, Germe Kapıya açılan küçük bir kapı olup çok dar ve gizli idi. Manyas Kapı, Manyas Karakolu denen yere yakındır. 1752 depreminde yıkılmıştır. Tavuk kapısı, Cumhuriyet Caddesi'ndeydi. Balıkpazarı kapısı bugün olduğu gibi İğneciler Kapısı ya da İstanbul Kapısı adlarıyla da bilinirdi. Kalenin doğusunda, Balıkpazarı'ndaydı. Orta Kapı, Ali Paşa Çarşı'sına açılıyordu.

Duvarlarda rastlanan Bizans yazıtlarından, kalenin bu dönemde onarıldığı anlaşılmaktadır.
Edirne'nin gelişmesi ve yayılması sırasında kale, kentin ortasında kalmış, kimi bölümleriyle XIX. Sonuna değin onarımlarla korunabilmiştir. Yapıdan günümüze Saat Kulesi ile Top Kapısı ve Kafes Kapı yakınındaki birkaç kalıntı ulaşabilmiştir.
Diğer Dini Yapılar
Edirne Osmanlı Döneminde ünlü Osmanlı Hoşgörüsü sayesinde pek çok etnik unsur ve kültürün huzurla ve barış içinde yaşadığı bir kent olduğundan; kentteki Yahudi ve Hristiyan unsurların da dini yapıları günümüze kadar gelmiştir. Sözkonusu yapılar aşağıda tanıtılmıştır.
Merkez Yahudi Havrası
Edirne'ye 1492'de sürüldükleri İspanya'dan ve sonraki dönemlerde Portekiz'den gelen Yahudiler, burada kendi cemaatleri için sinagoglar kurarlar ve zamanla bunların sayısı onüçe ulaşır. 1903 yılında yaşanan Büyük Yangınla tüm sinagoglar tahrip olur. Bunun üzerine Yahudiler dönemin Padişahı Sultan II.Abdülhamid Han'a başvururlar. Sultan Abdülhamid Han'da tüm küçük sinagogların yerini alacak tek bir büyük Havra yapımı için 1906 yılında ferman verir. Bu ferman üzerine 1906 yılında başlayan inşaat 1907 yılında sona ermiş ve adı da Büyük Sinagog konmuştur.
Fransız Mimar Depre tarafından altı yüz erkek ve üç yüz kadını barındırabilecek büyüklükte inşa edilen Sinagog'un yanında bir Haham Lojmanı ve Yahudi Cemaati için bir de Okul inşa edilmiştir.
Yahudi Cemaatinin Edirne'den ayrılışları hız kazanınca ilgisizlik ve bakımsızlık sürecine giren Havra 1995 yılında Vakıflar Bölge Müdürlüğü'nün mülkiyetine geçer. 5 Ocak 1997 tarihinde ise çökerek ön cephe dışında tamamen yıkılmıştır.
Sonraki yıllarda Trakya Üniversitesi ile kültür hizmetlerinde kullanılmak üzere, restorasyonunun gerçekleştirilmesi için bir devir anlaşması yapılmışsa da henüz bir netice alınamamıştır.
Sweti George (Esweti Georgi) Ortodoks Kilisesi
Edirne'nin Kıyık Semtinde 1880 yılında inşa edilmiştir. 1889 da dekore edilen kilisedeki yazılar slav bulgarcası ile yazılmıştır. Daha önce aynı yerde bulunan kiliseden kalma bazı tablolar mevcuttur. Halk arasında Bulgar Kilisesi olarak da bilinir.
İtalyan (Katolik) Kilisesi
Kaleiçi'nin azınlıklarını günümüze taşıyan bir başka yapı da Gazi Paşa Caddesindeki Katolik Kilisesi'dir. Halk arasında daha çok İtalyan Kilisesi olarak anılır.
Edirne'nin Tarihi Türbeleri ve Mezarlıkları
Bu bölümde kentimizin tarihi mezarlıkları ve tarihimizde önemli ve ünlü kişilerin yattıkları türbeler tanıtılmaktadır. Mezarlıklarında bile yüzyıllardır atalarımızla beraber yatmaktayız.
Şehzade Türbeleri
Dar-ül Hadis Camisi haziresi Edirne'de çok görülmeyen Şehzade Mezarlarının (Türbelerinin) en güzel örneklerini sergilemektedir.
Bu mezarlarda şu padişahların çocukları yatmaktadır: Sultan III.Ahmet'in kızları; Zeynep ve Rukiye Sultan ile oğulları Şehzade Selim ve Mehmet.
Sultan II.Mustafa'nın kızları Ümmügülsüm ve Hatice Sultan ile oğlu Mehmet.
Sultan II.Murat'ın oğlu Hüseyin ile Orhan Çelebi. Ve taşı kırık olduğu için babası ile ölüm tarihi bilinmeyen Hafize Sultan.
Vali Hacı İzzet Paşa Türbesi
Peykler ve Saatli Medreseleri ile Üç Şerefeli Camisi arasında Edirne'nin en renkli ve eski valilerinden biri sayılan Hacı İzzet Paşa'nın küçük kabir türbesi bulunur.
Beş penceresi ve kubbesi vardır.
Türbenin içinde, İzzet Paşa tarafından yazılmış iki kitabe asılıdır.

İzzet Paşa Hakkında
Türk Osman Paşa'nın oğludur. Erzincanlıdır. Edirne'de ilki Sultan Abdülazi döneminde olmak üzere iki kez valilik yapmıştır. İlk döneminde Edirne'ye daha verimli çalışmalar yaptığı kabul edilir. Şairliği ve hattatlığı vardır. Saat Kulesi onun eseridir. Kendi yaşamında garip davranışları yanında idareci olarak, "makamına gelen vatandaşların sırtına tebeşirle gideceği daireye havale yazıları yazmak" gibi, tuhaf uygulamalarıyla da ünlüdür.

Merzifonlu Kara Mustafa Paşa ve Mezarı Hakkında
1635 yılında Merzifonda doğan Mustafa Paşa 1674 yılında Sadrazam oldu. 1682'de Avusturya'da yaşanan bir iç kavgayı fırsat sayarak bu ülkeye savaş açtı. 1683'te Viyana'yı kuşattı. Şehir alınamayıp gelen Haçlı kuvvetlerine karşı yenilgiye uğrayınca dönemin Padişahı tarafından Budin'de boğdurularak öldürüldü.
Merzifonlu'nun kafasını keserek Edirne'ye getiren kişi de bir Edirneli olan Kapıcılar Kahyası Kazaz Ahmet'tir. Viyana'da bir müzede olan ve Avusturyalılarca sergilenen kafanın Merzifonlu'nunkiyle ilgisi yoktur. Merzifonlu'ya ait kesik baş önce Sarayiçi'nde Adalet Kasrı önündeki Seng-i İbret'te (İbret Taşı) sergilenmiştir. Mezar, Devlet Hastanesi yanındaki Sarıca Paşa Camisi avlusunda Melek İbrahim Paşa'nın mezarıyla yanyanadır.

Tütünsüz Ahmet Paşa (Ahmet Rıdvani) Türbesi
Edirneli olup (Ohri kökenli olduğu da söylenir.) halk arasında Tütünsüz Ahmet olarak tanınmıştır.
Şairdi ve şiirlerinde Rıdvani Mahlasını(imzası) kullanıyordu. Sultan II.Beyazid, Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman dönemlerinde yaşamıştır. Bazı kitaplar kendisinin Sultan II. Beyazid'e Defterdarlık yaptığını yazarlar. Ayrıca Sancak Beyi olarak çeşitli yerlerde görev yaptığı; ancak Sultan II.Beyazid'in oğulları arasındaki taht mücadelesinde taraf olduğu için bu görevinden alındığı ve 1528 - 1538 tarihleri arasında Edirne'de vefat ettiği söylenir.
Keramet sahibi olduğuna inanılan Tütünsüz için Tütsüsüz adı da kullanılır. İnanışa göre, savaşa giden askerlere acil olarak yemek pişirmek gerektiğinde bu işi dumanı tütmeyen bir ateşte gerçekleştirmiş ve askerlerin doyurulmalarını sağlamıştır.

Hıdırbaba Türbesi
Hıdırbaba bazılarına göre Fatih Sultan Mehmet'in komutan askerlerindendir. Bazı kaynaklarda ise Hıdırbaba'nın Sultan I.Murat'ın Edirne'yi almadan önce buraya gelip yerleşen Türkler'e ait olduğu ve fetihten sonra Şah Melek Paşa ile Sadrazam İbrahim Paşa'nın buraya bir zaviye yaptırdıkları yazmaktadır. Bir başka yaklaşıma göre de tekke; Bektaşi'lerin ziyaret noktası olmuş; Fatih Sultan Mehmet'in esir aldığı Uzun Hasan'ın oğlu Sultan Yakup burada yaşamaya mecbur edilmiş ve burada vefat etmiştir.
Sultan İbrahim döneminde Koca Mustafa Paşa tarafından Edirneliler'in isteği üzerine yanlış ibadet yapılıyor gerekçesi ile harap edilmiş ve malzemeleri satılarak Gazimihal Köprüsü'ne ek bir köprünün yapımında kullanılmıştır.
Sultan IV.Mehmet (Avcı Sultan Mehmet) buraya bir köşk yaptırdıktan sonra tekke yeniden açılmıştır.

Beylerbeyi Camisi Mezarlığı
Tek ve yarım kubbeden oluşan bu cami, Sultan II.Murat döneminde Beylerbeyi Yusuf Paşa tarafından yaptırılmıştı. 1964 yılında gördüğü onarım sırasında minaresi de yeniden yaptırılmıştır. İbadete açıktır.
İçinde çok ilginç Türk-İslam Mezartaşı örneklerinin bulunduğu geniş bir mezarlığı vardır. Bu haliyle Orjinal Türk-İslam Mezartaşları Açık Hava Müzesi görünümündedir.
Mezarlık ortasında bulunan Türbe önemli ölçüde tahrip edilmiştir ve halk arasında bu türbenin İncili Çavuş'a ait olduğu inancı yaygındır.

Selimiye Bahçesindeki Tarihi Mezarlar
Selimiye'nin doğu yönünde iki medrese binası arasında kalan alan mezarlık olarak kullanılmıştır. Burada Edirne'nin eski ünlü Belediye Başkanlarından Dilaver Bey'in mezarı görülebilir. Mezar buradaki yerine, şimdi 25 Kasım Stadyumu olarak kullanılan alandan; yani tarihi Tatarhaniler Mezarlığı'ndan nakledilmiştir.
Ayrıca burada Sultan III.Ahmet'in oğlu Şehzade Selim'in türbesi bulunmaktadır.
Türk Bayrağı resminin bulunduğu mezar ise Edirne'ye 1913 yılında Bulgar işgalinden kurtaran öncü güçler arasında şehit olan Yüzbaşı Reşit'e aittir. (Kapıkule yolunda adına yapılan şehitlik mevcuttur.

Zehrimar Mezarlığı
Selimiye'nin kuzeydoğusunda bulunan Zehrimar Mezarlığı küçük bir alan olarak düzenlemiş olup; içinde bazı Edirne Kadıları ve Şeyhülislamları'nın mezarları ve mezartaşlarının güzeda örnekleri ile bir su terazisi temeli görülebilir. Zamanla bir mescidin de bulunduğu bu alanda, mescid haziresindeki sebilin orjinal kitabesi yerindedir.

Karamanoğlu Mehmet Beyin Mezarı
Dar-ül Hadis'in doğu yönünde Edirne Valilerinden(Beşinci Vali) 1471 yılında Çirmen'de vefat eden Karamanoğlu Mehmet Bey'in mezarı bulunmaktadır. Zamanla bulunan türbe ve türbe direkleri günümüze ulaşmamıştır.

Mezar Taşı Edirne'deki en güzel mezar taşlarından olup, üzerindeki taş işlemeler ayrıca görülmeye değerdir. Bu mezarı 1905 yılında Dr. Rıfat Osman Bey onartmıştır.
Hadım Balaban Mezarı
Saray Hamamı'nın doğusunda bulunan bu mezar, burada daha önce var olan mescidi yaptıran kişiye; yani, Hadım Balaban'a aittir.
Hadım Balaban Sultan II.Murat'ın rütbeli askerlerindendir.

Yeniimaret Mezarlığı
Saraçhane Köprüsünden Sultan II.Beyazid Külliyesi arasında, günümüze ancak bir parçacığı ulaşabilmiş Yeniimaret Mezarlığı bulunmaktadır.
Buraya Yeniimaret Semtinde oturanlarla İç Sarayda oturanlar gömülmekteydi. Bu mezarlık yakınında eskiden Hadım Firuz Mescidi ile Mesut Camisi bulunmaktaymış.

Yeniimaret Mahallesi Hakkında
Fethedildikten sonra bir anlamda imaretler yoluyla adeta yeniden kurulan Edirne'deki imaret yerleşimlerindendir. Osmanlı Saray'ının bitişiğinde bulunduğundan padişah yakınları ve saray ileri gelenlerinin oturduğu mahalleydi. Burada oturanların konakları ve köşkleri İmaret sırtlarından başlayıp Tunca kıyısını izler ve Tunca Köprüsü'ne kadar uzanırdı.
Eskiden Edirne'de İmaretli olmak, üstün bir ayrıcalığı ifade ediyordu. Bir de, Ali Paşa Çarşısı esnafı olmak.

Bademlik Mezarlığı
Eski yıllarda badem ağaçlarının çokluğu nedeniyle bu adı aldığı söylenen Bademlik Mezarlığı Edirne'de hala gömü yapılan en büyük ve en eski mezarlıklardandır.

Edirne'nin İlk Şehir Tarihçisi Hibri
Uzun yıllar Yunanistan Serez'de olduğu iddia edilen Edirne'nin ilk şehir tarihçisi Abdurrahman Çelebi'nin mezarı 1995 yılında Yıldırım Mezarlığı'nda ortaya çıkarılmış, Edirne Belediyesince bir anıt mezara dönüştürülerek 14 Aralık 2000 tarihinde ziyarete açılmıştır.
Edirne Çarşıları ve İş Merkezleri
Osmanlı İmparatorluğu'nun 19. yüzyıla kadar olan döneminde Edirne, çarşı ve hanlar bakımından en zengin ve gelişmiş illerden biri olmuştur. Bu çarşıların en bilinenleri aşağıda sıralanmıştır.
Alipaşa Çarşısı(Kapalı Çarşı)
Edirneliler'in daha çok Kapalı Çarşı adıyla andıkları Ali Paşa Çarşısı Kanuni Sultan Süleyman'ın son yıllarında dört yıl kadar Sadrazamlık yapan Hersekli Semiz Ali Paşa tarafından 1569 yılında Mimar Sinan'a yaptırılmıştır. Bir söylentiye göre Kırklareli'nde yapılacak bir camiye gelir temin etmek amacıyla yaptırılmıştır. Yapılmasındaki bir maksat da kıymetli eşya satan (altın, gümüş vb.) ticaret erbabını bir çatı altında toplamak ve bu ticaret erbabının korunmasını sağlamaktır. Kaynaklara bakıldığında; her gece yüz adet bekçinin çarşıyı beklediğinden bahsedilmesi de sözkonusu ticari ürünlerin ne kadar değerli olduğunun göstergesidir. Çarşının bir özelliği de kemerlerinin kırmızı-beyaz taştan yapılmış olmasıdır. Edirne'nin ticari hayatı bakımından yerli yabancı turistlerin akınına uğrayan Alipaşa Çarşısı'nda 130 dükkan ve 6 kapı bulunmaktadır. Altı kapının ilk ikisi iki ucunda olup, ortadaki iki yöne açılır ve ortakapı olarak bilinir. Diğer ikisi de doğuya bakar. Güneyindeki kapı (İğneciler ve Balıkpazarı Kapısı) Direkler Çarşısı'na açılır. Dış duvarlar kesme taşla örülü olup üstü tuğladır. 300 m. uzunluğundadır.

29 Eylül 1992 yılında elektrik kontağından çıkan yangın sonucu çarşı harab hale gelmiştir. O dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in önayak olmasıyla çarşı 5 yıl süren onarımdan sonra 25 Kasım 1997 tarihinde tekrar hizmete açılmıştır.
Tarihçilere göre bir zamanlar bu çarşıda dükkan sahibi olmak; çok zengin ve ayrıcalıklı kişilere özgüydü. Hatta "Burada dükkan tutabilmek değme adamın karı değildi" ve "Londra'da bile böyle temiz olanı yoktu". Yalnız, günümüzde Çarşıda altın ve gümüş gibi kıymetli eşya ticareti yapan dükkanlara çok az rastlanmaktadır. Bugün daha çok değişik ticaret erbabı mevcuttur.

Bedesten Çarşısı
Eski Cami'ye gelir temin etmek için Çelebi Sultan Mehmet zamanında 1417-1418 tarihleri arasında yaptırılmıştır.Erken Osmanlı Dönemi çarşılarının ayakta ve kullanılır durumdaki en ilginç örneklerindendir. Mimarı Hacı Alaeddin'dir. Dikdörtgen biçiminde olup boyutları 41'e 78 metredir. 14 kubbeli bir yapıdır ve dört cephesinde 54 dükkan bulunur. Her cephenin ortasına düşecek şekilde dört kapısı bulunmaktadır. İç mekanda dört yüze dağılan şekilde 36 adet hücre vardır. İç Mekan boyutları 20 x 56 metredir.
Her kubbede bir adet pencere vardır ve iç mekan bunlarla aydınlatılır. Çatısı kurşunla kaplıdır.
Evliya Çelebi; "İçinde değerli eşya alınıp satılan yer" anlamına gelen Bedesten için: "Burada Mısır Hazinesi değerinde olan elmas ve mücevherler zengin tacirlerin dolapçıklarında gözleri kamaştırır; çarşıyı 60 gece bekçisi beklerdi." şeklinde yazmaktadır.
Osmanlı İmparatorluğu'nun yükselme devrinde çok hareketli bir alışveriş yeri idi. Çok değerli mücevherler satan dükkanlar bulunuyordu. Günümüzde de canlı alışveriş merkezlerindendir. Kentte bulunan az sayıda mermer ustası bu çarşıda mesleklerini sürdürmektedir.

Arasta Çarşısı
Sultan III.Murat zamanında Selimiye Camisi'ne gelir sağlamak amacıyla yaptırılmıştır. 225 metre boyunda, 73 kemerli ve 4 kapılıdır. Aralıklı olarak uzun dönemli restorasyonlar geçirmiştir. 124 dükkan mevcuttur.Son dönemlerde Edirne ticari hayatında tekrar önem kazanmaya başlamıştır. Turistik eşya satan dükkanlar çoğunluktadır. Selimiye Camisi'ni ziyarete gelen yerli ve yabancı turistlerin de tercih ettikleri bir alışveriş noktasıdır.
Arasta: "Çarşılarda aynı işi yapan esnafın bulunduğu bölüm" olarak tanımlanır. Selimiye Arastası Selimiye Camisi'ne gelir getirmek amacıyla; bu caminin yapımından sonra Sultan III.Murat döneminde Mimar Sinan'ın kalfası Davut Ağa'ya yaptırılmıştır. Arasta'nın yapılış nedenlerinden biri olarak; Selimiye Camisi'ne mimari açıdan batı ve güney yönünden destek verme ihtiyacı gösterilir.

Evliya Çelebi bu çarşının; ucuz, özensiz ve bayağı cins ayakkabı yapan ve satan esnaf anlamına gelen kavaflara ayrıldığını yazar. Bu nedenle zamanla Kavaflar Çarşısı(veya aynı anlamda kullanılan Haffaflar Çarşısı) adını aldığı söylenir.
Binanın ortasındaki kubbe "Dua Kubbesi" olarak bilinir. Dükkan sahiplerinin her sabah burada toplanıp doğru iş yapacaklarına dair yemin ve dua etmeleri nedeniyle böyle adlandırılmıştır. İlk dönemlerinde çarşının üstünün tümüyle kurşun kaplı olduğu, ancak bu kaplamanın zamanla onarım giderlerinde kullanılarak tüketildiği bilinir.

Sultan III.Murat Hakkında
Sultan III.Murat Edirne'ye hiç gelmeyen padişahlardan biri olarak bilinir. Bütün padişahlar arasında en çok çocuğa sahip olanıdır ve 102 (bazı kaynaklara göre 112) şehzadesi olmuştur. Haseki Sultanı ünlü Safiye Sultan'dır. Sultan III.Murat Osman oğullarının en bilginlerinden biri olarak tanınır. Onun döneminde devlet kudretinin ve sınırlarının zirvesine ulaşmıştır. Ancak enflasyon da onun döneminde artmış, kapıkulu askerleri cunta teşkilatları kurarark ihtilal yapma yoluna gitmiş, rüşvet artmış, saray kadınları politikaya karışmış, lüks, ihtişam, israf artmış, diktatör vezirler türemiş, Celali isyanları başgöstermiştir.

1595 yılında 48 yaşında vefat etmiştir.
Edirne'deki Defterdar Mustafa Paşa Camisi, Şeyh Çelebi Camisi, Nazır Çeşmesi gibi yapılar onun döneminde yapılmıştır.

Dar-ül Eytam (Yetimler - Yeni) Çarşısı
Abacılarbaşı'nda bulunan, eski Dakik Kapanı'nın yerine 1911 tarihinde yapılmış büyük bir iş hanıdır. İki katlı ve yarı kargir olan iki sıra halinde ve bitişik nizamda inşa edilmiş çarşıda seksene yakın işyeri bulunmaktadır. Burası 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı'nda öksüz kalan şehit ailelerinin çocuklarına gelir getirmek amacıyla yapılmış olup, çarşı o yıllarda halk arasında Yeni Çarşı olarak anılmıştır. Günümüzde de Yetimler Çarşısı olarak anılan dükkanlar Edirne ticari hayatındaki yerini korumaktadır.
Edirne Kentinin Piknik Alanları - Mesire Yerleri
Edirne'nin çok güzel mesire yerleri vardır. Bunların başında Kırkpınar güreşlerinin yapıldığı Sarayiçi gelir. Sarayiçi, Tunca nehrinin iki kolu arasında, ağaçlarla ve zümrüt gibi çayırlarla kaplı ufak bir adacıktır. Sarayiçi'nde Bizans çağında sık ağaçlardan oluşan bir ormanın bulunduğu ve Bizans prenslerinin avlanmak için buraya geldikleri bilinir. Sarayiçi Osmanlı döneminde de bu özelliğini korumuştur.
Öte yandan Edirne-Karaağaç Yolu üzerindeki ve Meriç Nehri boyunca uzanan ağaçlık Söğütlük mesiresi de çevrenin en güzel dinlenme yerlerinden biridir. Bu bakımdan içme suyuyla ünlü Karaağaç'ı da saymak gerekir.
Edirne'ye 18 km. uzaklıktaki ve Türkiye'nin Bulgaristan üzerinden Avrupa'ya açılan karayolu kapısını oluşturan Kapıkule ile Edirne' den 7 km. ötede Türk-Yunan sınır kapısı bulunan Pazarkule de kentin gezilip görülecek yerleri arasındadır.
Edirne, hem E-5 Karayolu üzerinde olması, hem Kırkpınar gibi bir Şenliğin merkezi olması, tarihi ve turistik açıdan Osmanlı başkentliği yapmış bir şehir olarak sahip olduğu tarihi eserler açısından, hem de mesire yerleriyle önemli bir turizm merkezidir. E-5 karayolu üzerinde ve mesire yerlerindeki otel, motel ve restoranlar da bu potansiyele olumlu katkıda bulunmaktadır. Kentte, işletme belgeli Kervan Otel, Sultan Otel, Kervansaray Otel, Park Otel, Balta Oteli, Taşhan ve Fifi Motel Kampta toplam oda sayısı 235, yatak sayısı 450'dir. Kente yıl boyunca işçi ve yabancı turist olarak gelen turist sayısı 1,5 milyon dolayındadır. Bir çoğu transit geçiş yapmakla birlikte konaklama isteyenler kentteki tesislerde bu ihtiyaçlarını giderebilmektedir.
Edirne Halk Edebiyatı
Edirne, konumu nedeniyle tarih boyunca Anadolu'dan Balkanlar'a geçiş yolu üzerinde önemli bir merkez olmuştur. Başkent olunca da Osmanlı-Türk kültürel etkinlikleri burada yoğunlaşmıştır. Göçmenlerle gelen kültürel öğelerin yöre kültürüne etkisi belirgindir. Bu etkenlere bağlı olarak yörede, Halk Edebiyatının bilinen usta örneklerine rastlanmaktadır. Göçleri, bozgunları en yoğun biçimde yaşayan yöre halkı acılarını, özlemlerini, sıkıntılarını "Rumeli Türküleri" diye bilinen yanık türkülerle, yarattığı söylenceler, atasözleri, deyimlerle dile getirmiştir.
Dil özelliklerinin belirgin olduğu manilerde konu, sevdalar ve ayrılıklardır. Sosyal boyutlu maniler de vardır.
Edirne Halk Müziği ve Halk Oyunları
Edirne kendini çevreleyen toprakların müzik ve oyun kültüründen etkilenmiştir. Bu nedenle de kendine özgü bir renklilik gösterir. Oyunlar, genellikle bitişik ya da ayrık düzende oynanır. Ayrık düzende oynananlar karşılama, bitişik düzende oynananlar hora diye adlandırılır. Edirne Halk Müziğinde makamsal etkinin varlığı belirgindir.Türkü, semai, divan, koşma biçiminde sınıflandırılan ezgiler, genellikle inici düzendedir. Ezgiler doğal ve toplumsal olaylardan kaynaklanmıştır.
Edirne'de derlenmiş ünlü Türküler şunlardır: Edirne'nin Ardı Beyler, Çifte Kuburları Çaktım Almadı, Kırmızı Gül Albayler, Dut Fidanı Boyunca, Keten Gömlek Giyer Evlet, Seller Aldım Dermenemin Bendini, Kavak Kavaktan Uzundur, Püskül Pencereden Uçtu, Boyacının Hanları, Ahır Köyün Meşeleri, Tabağa Koyarlar Can Alim, Kaymağı Balı, Pınar Başının Gülleri, Alişimin Kaşları Kare, Edirne'nin Köprüsü, Çarşıdan Aldım Kestane, Viran Dayler.
Geleneksel oyunlar, tarihsel ve doğal konum nedeniyle zengin ve renklidir. Bunlar, Trakya Bölgesi Halk Oyunları özelliğindedir. Tümü, devinim, renk, ezgi, biçim yönünden Anadolu oyunlarından ayrılır. Kasap Oyunu, Zigoş, Debreli Hasan, Kazibe, Çamko, Mendil, Alaybeyi, Karşılama en çok oynanan oyunlardır. Çitme ve Dim ise, Edirne'ye özgü çocuk oyunlarıdır.
Kırkpınar Şenlikleri
Edirne'nin geleneksel yağlı güreşi Kırkpınar, yalnızca bir güreş olayı değil, kentte yaşamı da etkileyen bir olaydır. 2005 yılında 644'üncüsü yapılan Kırkpınar güreşleri efsanevi bir kökene dayanır. Bu bölümde Kırkpınar Etkinliği, tarihi geçmişi, gelenekleri, söylenceleri ve günümüzdeki konumuyla değerlendirilecektir.
Kırkpınar Söylencesi
Orhan Gazi'nin Rumeli'yi ele geçirmek amacıyla düzenlediği seferler sırasında, kardeşi Süleyman Paşa 40 askerle Domuzhisarı üstünde yürür. Salla karşı kıyıya geçerler. Domuzhisarı'nı ele geçirirler. Öbür hisarların da ele geçirilmesinden sonra, 40 kişilik öncü birlik geri döner.İşte bu sefer sırasında gruptaki askerler, mola verdikleri her yerde güreşe tutuşurlarmış, bu birlikten iki yiğitin tutuştukları güreşte ise bir türlü kazanan olmazmış. Önce şimdi Yunanistan sınırlar içindeki Samona'da güreşe tutuşmuşlar,günlerce süren güreşte çiftin yenişememiş. Daha sonra, Hıdrellez gününde, Ahırköy çayırında(bazılarına göre Edirne'ye 17 km. ötede Ortaköy Şosesi üzerlerinde), aynı çift yeniden güreşe tutuşmuş.Sabahtan geceyarısına değin süren güreşte, ikisi de solukları kesilip çayıra yığılıp kalmış, vefat etmişler.Arkadaşları da onları bir incir ağacı altına gömmüş.
[Sayfa Başı]
Yılllar sonra çıktıkları bir başka seferde arkadaşlarının mezarı başına gelen savaşçılar, burada akan gür bir pınar görürler. Halk orada yatanların "Kırklardan" (ermiş) olduğuna inanır. Yöreyi Kırkpınar diye adlandırır. Bir söylenceye göre de, oraya ayak basanlar 40 kişi olduklarından adı Kırkpınar kalmıştır. Sonraki yıllarda aynı yerde ölen kişilerin anısına güreş tutulmaya başlanmıştır. Zamanla gelenekselleşmiş ve Kırkpınar Yağlı güreşlerine dönüşmüştür.
Bir başka Kırkpınar değerlendirmesi de; bu güreşlerin, Türkler Edirne'yi almadan yüz yıl önce Rumeli'ye geçen Sarı Saltuk tarafından oralara taşındığı ve Türklerin sonradan Sultan I.Murat döneminde bu güreşlere sahip çıktığı yönündedir.
[Sayfa Başı]
Cumhuriyet Döneminde Kırkpınar Güreşleri
Kırkpınar Güreşleri, önce Balkan Savaşları; sonra I.Dünya Savaşı ve Yunan İşgali nedeniyle sınırlarımızın geçirdiği değişiklikler yüzünden asıl yerinde (Yunanistan'ın Samona Köyü Merası) ve kendi düzeninde yapılamazken, bir süre, Edirne dışında kalan ve Virantekke denilen yerde gerçekleştirilmiştir.
Cumhuriyet sonrasında (1924) ise, Kırkpınar adıyla değilse bile, ilk güreşler; dönemin Edirne Milli Eğitim Müdürü İsmail Habib Sevük tarafından, Türk Ocağı'na yardım amacıyla ve Sarayiçi'nde düzenlenmiştir.
Sonra bir süre Kırkpınar ağaları tarafından düzenlenen güreşler, izleyen yıllarda, Çocuk Esirgeme Kurumu ve Kızılay yöneticileri tarafından kurum yararına gerçekleştirilmiş; 1946 yılında Edirne Belediyesine geçmiştir.
[Sayfa Başı]
Kırkpınar Güreşlerinde Ne Nedir?
Kırkpınar Etkinliklerinin vazgeçilmez unsurları şunlardır:
Kırkpınar Ağaları
Eskiden güreşler ağanın denetiminde yapılırdı. Kırkpınar Güreşlerinin en ilginç yönü Kırkpınar ağalığıdır.Pehlivanları çağıran, yarışmaları düzenleyen, gelen konukları ağırlayan, yemek ve yatacak yerlerini temin eden, örf ve adetlere uygun olarak güreşlerin yapılmasını sağlayan , ödüller veren ve güvenlik düzeni alan yetkilidir.
1950 yılından bugüne kadar Kırkpınar ağaları şunlardır:
[Sayfa Başı]
YILI
KIRKPINAR AĞASI
1950
Edirneli Murat Şener
1951
Edirneli Murat Şener
1952
Edirneli Murat Şener
1953
Edirneli Nurettin Manyas
1954
Edirneli Yaşar Yardımcı
1955
Edirneli Mehmet Çardaktan
1956
Edirneli İbrahim Bildik
1957
Edirneli Hüseyin Özakıncı
1958
Edirneli Ahmet Merter
1959
Edirneli Ahmet Merter
1960
Edirneli Salim Doğramacılar
1961
Edirneli Hilmi Atakan
1962
Edirneli Muhittin Ağaoğulları
1963
Edirneli Ali Rıza Keleşoğlu
1964
Edirneli Hasan Vatan
1965
Edirneli Hakkı Meriç
1966
Edirneli Muzaffer Bilge
1967
Çanakkaleli Muzaffer Şahin
1968
Çanakkaleli Muzaffer Şahin
1969
Karamürselli Gazanfer Bilge
1970
Karamürselli Gazanfer Bilge
1971
İstanbullu Celal Hacı Eyüboğlu
1972
Babaeskili Doğan Görkey
1973
Tokatlı Hamit Kaplan
1974
Samsunlu Şevki Alan
1975
Akyazılı Zülküf Karabulut
1976
Akyazılı Zülküf Karabulut
1977
Edirneli Murat Şener
1978
Tekirdağlı Sebahattin Tekcan
1979
Bandırmalı Süleyman Özmercan
1980
Edirneli Cemal Pul
1981
Edirneli Mehmet İriş
1982
Edirneli Ali Ayağ
1983
Edirneli Ali Ayağ
1984
İstanbullu Mustafa Bilgin
1985
İstanbullu Mustafa Bilgin
1986
İstanbullu Halil Kılıçoğlu
1987
Samsunlu Hasbi Menteşeoğlu
1988
Bursalı İbrahim Çayla
1989
Malatyalı Kemal Özkan
1990
Çanakkaleli Murat Köse
1991
Bayburtlu Alper Yazoğlu
1992
Bayburtlu Alper Yazoğlu
1993
Bayburtlu Alper Yazoğlu
1994
İstanbullu Oğuzhan Bilgin
1995
Tokatlı Hüseyin Şahin
1996
Tokatlı Hüseyin Şahin
1997
Tokatlı Hüseyin Şahin
1998
Tokatlı Hüseyin Şahin
1999
Babaeskili Ayhan Sezer
2000
Emin Doğnasoy
2001
Mustafa Saruhan Adına Oğlu Murat Saruhan
2002
Mardinli M.Sait Yavuz
2003
Necdet Çakır
2004
Edirneli Mustafa Altunhan
2005
İzmitli Adem Tüysüz
2006
İzmitli Adem Tüysüz
[Sayfa Başı]
Başpehlivan
Kırkpınar'ın en büyük ödülünü Başpehlivan alır ve bir yıl süreyle Türkiye Başpehlivanı ünvanını elinde tutar. Bu ünvanı üç yıl arka arkaya koruduğu takdirde Altın kemerin sahibi olur. Diğer kategorilerde birinci olanlara ve dereceye giren pehlivanlara verilen ödül ise özendirme niteliğindedir. Pehlivan ödülü para olacağı gibidir. Eski yıllarda Başpehlivana deve, baş-altı pehlivanına boğa, büyük-orta ya kısrak, diğer boylara da bunlara benzer ödüller verilirdi.
Cumhuriyet döneminde Kırkpınar başpehlivanları şunlardır:
[Sayfa Başı]
YILI
KIRKPINAR BAŞPEHLİVANI
1924
Arnavut Benli Abdullah
1925
Geçkinli Yusuf Pehlivan
1926
Edirneli Kara Emin
1927
Manisalı Rıfat
1928
Kandıralı Kayakçı Ahmet
1929
Gastirvalı Mülayim Pehlivan
1930
Bandırmalı Kara Ali
1931
Bandırmalı Kara Ali
1932
Bandırmalı Kara Ali
1933
Bandırmalı Kara Ali
1934
Gastivarlı Mülayim Pehlivan İle Tekirdağlı Hüseyin Alkaya
1935
Tekirdağlı Hüseyin Alkaya
1936
Tekirdağlı Hüseyin Alkaya
1937
Tekirdağlı Hüseyin Alkaya
1938
Tekirdağlı Hüseyin Alkaya
1939
Tekirdağlı Hüseyin Alkaya
1940
Tekirdağlı Hüseyin Alkaya
1941
Tekirdağlı Hüseyin Alkaya
1942
Kurtdereli Mehmet
1943
Babaeskili İbrahim Esdi
1944
Hayrabolulu Süleyman
1945
Babaeskili İbrahim Esdi
1946
Sındırgılı Şerif Pehlivan
1947
Düzceli Çolak İsmail Atay İle Hayrabolulu Süleyman
1948
Kuleli Mustafa Pehlivan
1949
Sındırgılı Şerif Pehlivan
1950
Hayrabolulu Süleyman
1951
İzmitli İrfan Atan
1952
Balıkesirli Tarzan Mehmet
1953
İzmitli İrfan Atan
1954
Samsunlu İbrahim Karabacak
1955
İzmitli İrfan Atan
1956
Samsunlu İbrahim Karabacak
1957
Bandırmalı Hasan Acar
1958
İzmitli Adil Atan
1959
Samsunlu İbtahim Karabacak
1960
Samsunlu İbtahim Karabacak
1961
Sındırgılı Mehmet Ali Yağcı
1962
İzmirli Kara Ali Çelik İle Sındırgılı Mehmet Ali Yağcı
1963
Adapazarlı Sezai Kanmaz
1964
Sındırgılı Mehmet Ali Yağcı
1965
İzmirli Kara Ali Çelik
1966
Ordulu Mustafa Bük
1967
Ordulu Mustafa Büku
1968
Ordulu Mustafa Bük
1969
Babaeskili Nazmi Uzun
1970
İzmirli Kara Ali Çelik İle Karamürselli Aydın Demir
1971
Hasan Şahin
1972
Arap Mustafa Yıldız
1973
Ordulu Davut Yılmaz
1974
İzmirli Kara Ali Çelik
1975
Yarıda Kaldı
1976
Karamürselli Aydın Demir
1977
Karamürselli Aydın Demir
1978
Karamürselli Aydın Demir
1979
Sabri Demir
1980
Muğlalı Mehmet Güçlü
1981
Arap Mustafa Yılmaz
1982
Denizlili Hüseyin Çokal
1983
Denizlili Hüseyin Çokal
1984
Denizlili Hüseyin Çokal
1985
Sabri Acar
1986
İbrahim Gümüş
1987
Recep Kılıç
1988
Recep Gürbüz
1989
Saffet Kayalı
1990
Karamürselli Ahmet Taşçı
1991
Karamürselli Ahmet Taşçı
1992
Karamürselli Ahmet Taşçı
1993
Karamürselli Ahmet Taşçı
1994
Karamürselli Ahmet Taşçı
1995
Karamürselli Ahmet Taşçı
1996
Karamürselli Ahmet Taşçı
1997
Karamürselli Ahmet Taşçı
1998
Cengiz Elbeyi
1999
Karamürselli Ahmet Taşçı
2000
Karamürselli Ahmet Taşçı
2001
Ankaralı Vedat Ergin
2002
Hasan Tuna
2003
Kenan Şimşek
2004
Samsunlu Recep Kara
2005
Karamürselli Ahmet Taşçı
2006
Antalyalı Osman Aynur
[Sayfa Başı]
Cazgır
Yağlı güreşte pehlivanları seyircilere tanıtan, güreşe başlatan kişiye Cazgır veya Salavatçı denir.Cazgır hakem heyetinin eşleştirdiği pehlivanların adlarını, sanlarını, oyunlardaki hünerlerini, uygun mısra ve dualarla tanıtır.
Yağlanma
Güreşler, kavranması güç olsun diye, pehlivanlar güreş meydanının uygun bir yerinde yağ ve su ile doldurulmuş kazanların etrafında yağlanırlar. Pehlivanlar önce sağ el ile sol omuza, göğüse, kol ve kispete yağ sürerler, daha sonra sol el ile aynı işlemi yaparlar. Güreş başladıktan sonra pehlivanlar çayırda dolaşan ibrikçilerden diledikleri zaman yağ ve su alabilirler.
[Sayfa Başı]
Peşrev
Peşrev, bir ısınma ve kültür-fizik hareketidir. Ahenkli bir şekilde yapılan bu hareketler, seyircilerin zevkini okşar, pehlivanın moralini yükseltir. Pehlivan peşrev ile nefesini, kaslarını ve kalbini biraz sonra başlayacak olan mücadeleye hazırlar.
Güreşmek üzere hakem heyeti önüne gelmiş pehlivanların cazgır tarafında takdimi ve duası yapıldıktan sonra verdiği işaretle, çalınmaya başlayan davulların ve zurnaların nağmeleri arasında pehlivanlar ahenkli bir şekilde ellerini ve kollarını sallayarak peşreve başlarlar. Peşrevde üç kez ileri, üç kez de geri gidişten sonra yere sol diz ile çökülerek önce sağ el yere , dize , dudağa ve alına üç defa değdirilir. Hatta bazıları tarafından bir ot koparılarak ağza alınır ve ısırılır. Bu merasim bittikten sonra tekrar sıçrayarak arada sırada Hayda bre pehlivan diye bağırılır. Karşılıklı gidiş ve gelişten sonra hasmın paçaları yoklanır ve sırtı sıvazlanır, enseler bağlanır, eller tutuşur ve birkaç defa sallanılır, güreşe böylece girilmiş olur.
[Sayfa Başı]
Kispet
Yağlı güreşe çıkan her pehlivanın güreş malzemesinin başında Kispet gelir. Manda, dana ve malak derisinden yapılan kispetin bel kısmı dört parmak genişliğinde ve kalın olur. Beli sarması için kalın ip geçirilir ,bu kısma Kasnak denir. Kispetin diz kapağının altına gelen yere Paça denir. Paça ile baldır arasına Paçabent denilen keçe konur , deri kısım keçenin üzerine çekilir ve üzeri sicimle sıkıca bağlanır. Sıkı bağlanmayan paçadan içeri giren parmaklar sayesinde oyun almak kolaylaşır.
Zembil
Kispetler Zembil adı verilen sazdan bittiğinde kispet temizlenir derisinin kurumaması için yağlanır ve bir sonraki güreşe hazırlık yapmak üzere zembile konur. Güreşi bırakan pehlivan zembilini duvara asarak bir daha güreşmeyeceğini anlatmak ister.
[Sayfa Başı]
Davul ve Zurna
Kırkpınar da davul ve zurnacılık belli gruplara açık artırma ile verilir. Davul ve zurnalar eşliğinde güreşçiler Tutuş'a çağrılır ve güreş havaları ile hem pehlivanlar, hem de seyirciler coşturulur.
Kırmızı Dipli Mum
Kırmızı dipli mum bildiğimiz parafin mumların dip tarafına kırmızı boya sürülmüş olanıdır. Kırkpınar ağalığını yüklenen kişiler Mart ayı başından itibaren köylere, kasabalara, şehirlere Mühürlü Kırmızı Dipli Mumları göndererek panayırın ne zaman açılacağını, güreşlerin hangi tarihte yapılacağını bildirirlerdi. Kırmızı dipli mumlar köy ve kasabaların kahvelerinin yüksekçe bir yerine asılır, böylece herkes Kırkpınar'a davet edildiklerini anlarlardı.
Yağlı Güreş Oyunları
Yağlı Güreşlerdeki oyunlar; ayakta yapılan oyunlar ve yerde yapılan oyunlar olarak maksatlarına göre , Elense, İç tırpan, dış tırpan, kaz kanadı, ayakta güreşi bağlama, budama, paça, kazık, kepçe, ters kepçe, kılıç atma, payanda, kemane, kemane çekme, kol bastı, tilki kuyruğu, köpek kuyruğu, yerde sürüme, köstek, künde (oturak kündesi, ayak kündesi, şark kündesi, bel kündesi), boyunduruk, kurt kapanı, yanbaş ve kombine oyunlar paça kazık, ellerin kenetlenmesi, sarma, cezayir sarması gibi sıralanabilir.
[Sayfa Başı]
Yağlı Güreşlerde Cezalar
Ceza gerektiren konular şunlardır :
Rakibe , hakeme veya seyircilere söz veya el kol hareketi ile hakaret etmek,
Güreş esnasında rakibi ile münakaşa etmek ,tartışmak,
Ciddi güreş yapmamak, şike yapmak.
Yağlı güreşlerde yasak oyun ve diğer yağlı güreş kurallarına uymamak, hakem uyarılarını dinlememek. Müsabakalar eleme usulü olup, yenilen elenir, kazanan devam eder.
[Sayfa Başı]
Kırkpınar Töre ve Gelenekleri
Kırkpınar Güreşlerinin kendine özgü kuralları ve töreleri vardır. Düzenleme görevi Kırkpınar Ağasındadır. Ağalık, açık arttırmada bir koça en çok para verende kalır.Ağa, güreşleri düzenler, tüm masrafları da üstlenir. "Er Meydanı" da denen Kırkpınar'da güreşçileri halka tanıtan, güreşleri halka sunmak için "peşrev" çeken, "cazgır"lar da ilginç bir görüntü sergiler.
Hıdrellez'den 20-25 gün önce Ağa, yöredeki yerleşim merkezlerine tanınmış kişi ve pehlivanlara, kırmızı dipli mumlarla çağrı gönderir. Güreşlere bir hafta kala, çevreden esnaf ve satıcılar meydanın çevresindeki işyerlerinde mallarını sergilemeye başlarlar.
[Sayfa Başı]
Günümüzde, Kırkpınar güreşlerinin tarihi, her yıl Edirne Belediyesince tespit edilerek ilan edilmektedir.Geleneklerin korunduğu güreşler, halen yürürlükte bulunan 14 Mayıs 1984 tarihli 18401 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan Yağlı Güreş Yönetmeliği hükümlerine uygun olarak düzenlenmektedir. Hakemler, kule ve meydan hakemleri olarak yönetmelik hükümlerine göre görev yaparlar. Pehlivanların kayıt işlemleri, sağlık muayeneleri ve boy ayrımları görevli hakemlerce yerine getirilir.
İlk gün hazırlık niteliğinde güreşler yapılır. Pehlivanların belden yukarıları çıplaktır. Meşin deriden "kıspet" denilen paçaları dar bir don giyerler. Yağlanıp tartıya çıkarlar. Daha sonra "cazgır" lar, onları "peşrev" çekerek tanıtır.
[Sayfa Başı]
Peşrevin ardından davul-zurna eşliğinde güreşçiler "tutuş"a davet edilir.Gelir, el sıkışır ve halkı selamlarlar. Eski pehlivanlardan Ağa'nın seçtiği hakemler güreşi izler ve kararlarını bildirirler. İlk iki günde "deste", "küçük", ve "orta" boy güreşleri yapılır. Üçüncü gün "başaltı" ve "başpehlivanlık" güreşleri yapılır.
Güreşlerin sonunda sonraki yılın Kırkpınar Ağasının belirlenmesiyle, eski ağaların çadırına gidilir. Kutlama sonucunda yeni ağanın çadırına dönülür. Tellal, cazgır, meydancı, sucu, yağcı gibi hizmet edenlere yeni ağa uygun bahşişler verir. Ödül töreninin ardından eski ağa, kapanış niteliğinde mevlit okutur.
Kırkpınar'da dereceye giren pehlivanlara çeşitli kamu kurum ve kuruluşları ile özel kişi ve kuruluşlarca çeşitli hediyeler verilir.
[Sayfa Başı]
Baş pehlivana Altın Kemer takılır. Eğer Baş pehlivan üç yıl ardarda Altın Kemer'i kazanırsa kemerin sahibi olur.
Edirne Belediyesince de ilk üç dereceye giren pehlivanlara altın, gümüş, bronz, madalya ve kategorilere göre tesbit edilen para ödülü verilir. Bunun yanısıra güreşe katılan tüm pehlivanlara yolluk ve tur ücreti ödenir.
Edirne Belediyesi Kırkpınar güreş ve şenliklerinin turistik önemini de dikkate alarak gerek yurt içi, gerekse yurtdışında da ilgi görmesi için çalışmalar yapmaktadır.
[Sayfa Başı]
Kel Aliço'nun Kırılamayan Rekoru
Cumhuriyet öncesi tespit edilebilen en uzun süreli ilk Başpehlivanı Kel Aliço'dur ve 26 yıl boyunca Kırkpınar Başpehlivanı olmuştur. Adalı Halil'in de ustası olan Kel Aliço, 1922 yılında vefat etmiş ve İpsala'nın Koyunyeri köyüne gömülmüştür.
Sert güreşleri nedeniyle "Gaddar Aliço" olarak ta anılmaktadır.
[Sayfa Başı]
Kırkpınar Oyunları'nın Özellikleri
Kırkpınar güreş oyunları belli kurallar bütünüyle bir özellik arz eder. Bu özellikler Yenme ve Yenilme Biçimleri olarak bilinir:
Yenme ve Yenilme Biçimleri
Yağlı güreşlerde şu altı durum yenmenin ve yenilmenin işareti sayılır.
Rakibi yerde çevirerek veya ayakta düşürerek SIRTÜSTÜ getirmek;
Rakibi ayaklarından yakalayarak ve tepe üstü dikerek, yani ÇİVİYUKARI yaparak sırtını yere getirmek;
Rakibi kıç üstü düşürerek veya arka üstü getirerek AÇIK DÜŞÜRMEK;
Rakibi kucaklayarak ve ayaklarını yerden keserek en az üç adım taşımak, yani TARTARAK YENMEK;
PES ETTİRMEK;
Rakibin ayağından kispetin çıkması veya boydan boya yırtılmasıyla kıspet çıkarmak.
[Sayfa Başı]

Edirne Kırkpınar Güreşleri ve Kırkpınar Şenlikleri
Ahmet Usal - ahmetusal@gmail.com
Edirne Kırkpınar Güreşleri ve Kırkpınar Şenlikleri hakkında derlenen bilgiler
Edirne Kırkpınar Güreşleri ve Kırkpınar Şenlikleri, Kırkpınar ve Yağlı Güreşler hakkında
başvuru kitabı.
Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı
2006-12-25
text
text/html
/kultur/kirkpinar.html
/kultur/pdf/Edirne_Tarihi_Kulturu.pdf
/kultur/pdf/kirkpinar.pdf
tr-TR
Global
/kultur/pdf/Edirne_Tarihi_Kulturu.pdf
/kultur/pdf/kirkpinar.pdf
Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı


-->
İçindekiler Tablosu
Kırkpınar Şenlikleri
Kırkpınar Söylencesi
Cumhuriyet Dönemi Kırkpınar
Kırkpınar Terimleri
Kırkpınar Ağaları
Başpehlivan
Cazgır
Yağlanma
Peşrev
Kispet
Zembil
Davul ve Zurna
Kırmızı Dipli Mum
Yağlı Güreş Oyunları
Yağlı Güreşlerde Cezalar
Kırkpınar Töreleri
Kel Aliço
Kırkpınar Oyunları
Yenme ve Yenilme Biçimleri
İlgili Bağlantılar
Kırkpınar Fotoğrafları
Edirne Müzeler
Edirne Fotoğrafları
Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı
Gelir İdaresi Başkanlığı
Edirne Tarihi ve Kültürü, hakkında ciltlerce yayın yapılabilecek kadar geniş kapsamlı bir konudur. Kentimizi tanıtan basılı pek çok yayın olmakla birlikte, elektronik ortamda bu tür bir belgenin eksikliğini gören Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı, bu çalışmayı yaparak, İlimizin tanıtımına küçük de olsa bir katkıda bulunmayı amaçlamıştır.
Bu siteyi oluştururken, Edirne'yi bugünü yaşadığımız bir yer olduğu kadar, geçmişimizi, eski nesillerimizi de kopması mümkün olmayan bir göbekbağıyla hissettiğimiz; canlı bir müze gibi düşündük. Bu durum, özellikle Edirne için, İstanbul ve Bursa'dan çok daha fazla geçerlidir. Güzel Edirnemiz bir metropol değildir, sanayileşme ve göç gibi nedenlerle kalabalıklaşıp büyük bir köy haline gelmemiş, tarihini ve kültürünü, düzensiz yapılaşma ve insan kalabalıklarıyla boğmamış, geçmişini günümüzde de yaşatabilecek kadar bakirliğini korumuştur. Bu yönüyle de; Osmanlı Atalarımızdan kalan en etkileyici şehir olarak kalbimizde yer etmiştir. Edirne; bir anlamda yaşayan Osmanlı'dır.
Bu çalışmanın Edirnemizi farklı ve güzel yönleriyle tanımanızda biraz olsun yardımcı olması dileğiyle...
İsmail ASLAN
Edirne Vergi Dairesi Başkanı
K A Y N A K Ç A
Edirne'de Tarih, Kültür, İnanç Turu - Ayhan Tunca - 2005
Sosyo-Ekonomik Yapısıyla Edirne - ETSO Bilimsel Yayınları - 2002
Edirne Şoför Eğitim Kitabı - Edirne Şoförler ve Otomobilciler Odası - 1994
Edirne Valiliği İl Almanağı - 2006
Edirne Camileri
Edirne'ye en erken Osmanlı Döneminden itibaren Camiler damgasını vurmuştur. İstanbul ve Bursa ile birlikte, ülkemizin en güzel Camileri Edirne'de inşa edilmiştir ve yüzyıllardır ibadete açıktırlar.
Camiler Şehri Edirne'nin tarihi eserlerini tanıtırken, ülkemizin en fazla sayıda tarihi camilerine sahip üç büyük ilinden biri olması sebebiyle; Camilerimizi apayrı bir bölümde ele almak gerekliydi.
Bu nedenle; başta kentin simgesi durumunda olan ve Edirne'nin her yerinden görülebilen Dünya Mimarlık Tarihi'nin en muhteşem eserleri arasındaki Selimiye Camisi olmak üzere; Edirnemizin büyük camileri ile II.Beyazid Camii- Külliyesi-Sağlık Müzesi gibi içinde Cami de barındıran kompleks yapıları; ayrı birer web sayfası ve pdf dökümanı olarak hazırladık. Üst menümüzün altındaki bu sayfanın PDF Belgesi seçeneğinin yanına;tüm Edirne Camilerini içeren PDF belgesini ve Edirne Camileri Fotoğraf Galerimizin linkini ekledik.
[Sayfa Başı]
Site sağ yan bloğumuzdaki İlgili Bağlantılar Başlığının üstüne de; Edirne Camileri olarak ayrı bir başlık altında; incelemesi bir sayfaya yetmeyecek büyüklükteki tüm yapılarımızın web sayfalarının bağlantılarını ekledik. Bu yapıların ana başlıkları; İçindekiler Tablomuzdan da erişilebilir durumdadır. Edirne'nin büyük Camileri ve Kompleks yapıları dışında kalan diğer camilerin tanıtımını da; içinde bulunduğunuz Edirne Camileri sayfamıza yerleştirdik. Elimizde pek bir bilgi olmayan Küçük ya da yıkık durumdaki Camilerimizi de ayrı bir web sayfası olarak istifadenize sunduk.İlgili Bağlantılar Başlığı altından da Edirne Camileri Foto Galerimize , Osmanlı Döneminde Edirne hakkında ayrıntılı bilgiye ve özellikle Küçük Camilerimizin pek çoğunu kuran kişiler olduklarından; Edirne'nin Kurucuları hakkındaki bilgilere de erişebilirsiniz.
[Sayfa Başı]
Yıldırım Beyazid Camisi
Edirne'nin XIV.yy'dan, en eski camisidir. Gerek planı gerekse sütun başlıkları yapının haç planlı bir Bizans Kilisesi olduğunu göstermektedir. Yıldırım Bayezid adına camiye dönüştürülürken (1400) temel dışında yeniden yapılmıştır.Yapım tarihini 1396 ya da 1399 olarak gösterenler de vardır.
Kilise üzerine yeniden yapılan Caminin kıblesi yapının eksenine uymadığından mihrap haç kollarından birisinin köşesine konmuş, eğimli bir görünüş almıştır. Son cemaat yerinin iki yanında tabhane odaları (gezici dervişlerin kaldığı) vardır. Günümüzdeki biçimiyle, dört Kemerli, kubbeli ve tek minareli bir camidir.
1877-78 Osmanlı - Rus Savaşı yıllarında Ruslar camiyi erzak deposu olarak kullanmışlardır. Bahçesindeki mezarlarından birinin Fatih tahta geçtiğinde Edirne Sarayı Hamamında boğdurulan Sultan II.Murat'ın şehzadelerinden Ahmet'e ait olduğu söylenir. Yeri tam olarak bilinmeyen mermerden yapılmış ve birbirine geçme küpe şeklindeki asılı iki halka nedeniyle Küpeli Cami diyenler de vardır.
[Sayfa Başı]
Beylerbeyi Camisi
Tek ve yarım kubbeden oluşan bu cami, içinde çok ilginç Türk-İslam Mezartaşı örneklerinin bulunduğu bir mezarlığa sahip olup, günümüzde de ibadete açıktır.
Hükümet Konağından Sarayiçi'ne giden caddenin sağındadır.1429'da, Sultan II.Murad döneminde Rumeli Beylerbeyi Sinaneddin Yusuf Paşa yaptırmıştır. Yan mekanlı, çokgen planlı tek kubbeli bir yapıdır. Sivri kemerli mermer Taçkapı ilginçtir. İçte büyük kemerin alt yüzünde rumi ve hatayi motifli kalem işi süslemeler göze çarpar. Son yıllarda yeniden yapılırcasına onarılmıştır.
Caminin karşısında Sinaneddin Yusuf Paşa için yapıldığı sanılan yıkık Durumda bir türbe vardır. Sekizgen planlı taş yapıda sırlı tuğla dolgular tek süs öğeleridir.
Mezarlık ortasında bulunan türbe önemli ölçüde tahrip edilmiştir. Halk Arasında bu türbenin İncili Çavuş'a ait olduğu inancı yaygındır.
[Sayfa Başı]
Gazimihal Camisi
Tunca Nehri'nin ve Gazi Mihal Beylerbeyi köprüsünün sağındadır. Mermer kapı üzerindeki yazıtta, 1422'de Mihal Bey'in yaptırdığı bildirilmektedir. Yan mekanlı (zaviyeli) camiler planındadır. Kesme taştan yapının önünde ağır payeli, beş bölümlü bir son cemaat yeri vardır. Tek kubbeli, tek minarelidir. Alçı mihrabındaki yıldızlar ve geometrik bölmelerden oluşan süsleme özgündür. Ancak, mihrabın alt bölümü su basması yüzünden oldukça bozulmuştur. Caminin kıble yönünde Gazi Mihal Bey'in mezarı bulunmaktadır.
"Yapılış tarzı pek latif, hareminde beş kubbesi olan, ayrıca kurşun örtülü bir saçağı bulunan" bir cami olarak anılır.
[Sayfa Başı]
Soğan Boğumlu Minare
Minaresi; soğan boğumlu taş külahlı örneklerin ayakta kalan tek ve en iyi olanıdır. 1953 depreminde hasar görmüştür.
[Sayfa Başı]
Mezit Bey (Yeşilce) Camisi
1440/41'de Sancakbeyi Mezit Bey yaptırmıştır. Yan mekanlı (zaviyeli) Camilerdendir. 1752 depreminden sonraki onarımda, minber eklenerek camiye dönüştürülmüştür. 1889'da yeniden onarılmıştır. Özgün mimarisi Yeşil çinilerle kaplı olduğundan Yeşilce adını almıştır. Küfeki taşından Mihrabın üst bölümünde kabartma frizi (bordürü) vardır. Yine bu bölüm de kalem işi süsleme izleri de görülür.
[Sayfa Başı]
Darülhadis Camisi
Set yolunun demiryolu köprüsü yakınından sola dönünce görülebilen Dar-ül Hadis Camisi; Sultan II.Murat döneminde medrese olarak 1434 yılında yapılmış Sultan eserlerindendir. (Bazı tarih kitapları, cami ve medresenin ayrı ayrı yapıldığını yazarlar.)
Hz. Muhammet'in Edirne'de II.Murat'a rüyasındayken yapımı için emir verdiği söylenir. Bu nedenle duaların kabul gördüğü yerlerden biri olarak bilinmektedir.
Sonradan camiye dönüştürülen Dar-ül Hadis'in yarısı 1913 yılındaki Bulgar İşgali döneminde isabet eden top mermileri nedeniyle yıkılmış, onarılmaktayken Birinci Dünya Savaşı'nda petrol ve benzin deposu olarak kullanılmıştır. Son yıllarda onarılan ve çevre düzenlemesi yapılan cami ibadete açıktır.
[Sayfa Başı]
Evliya Kasım Paşa Camisi
Aynı isimle anılan mahallede Tunca Nehri kıyısındadır.
Fatih Sultan Mehmet ve Sultan II.Beyazit dönemlerinde Rumeli Beylerbeyi olan ve daha sonraları başvezirlik yapan Kasım Paşa tarafından 1478 yılında yaptırılmıştır. Cami tek kubbeli olup tek minarelidir.
Cemaatin alınmasını sağlamak için nehre 14 basamak taş merdiven yapılmışsa da günümüzde sadece 2 basamak bulunmaktadır.
Evliya Kasım Paşa'nın mezarı da cami'nin kabristanındadır.
[Sayfa Başı]
Şahmelek (Paşa) Camisi
Gazi Mihal Köprüsü'nün Edirne yönündedir. 1429'da yapılmıştır. Mahalle mescidi olup, kesme teşten, tek kubbeli bir yapıdır. Taçkapıdaki Taş işçilik ilginçtir. İçten duvarlar rumi bordürlü altıgen çini Panolarla kaplıdır. Yer yer çinili alçı mihrap, sekizgen geçmeler, Geometrelik bordürler ve rumi motiflerle süslüdür.
Bu caminin yerinde önceleri bir medresenin bulunduğu ve ünlü hukukçulardan Molla Hüsrev'in burada müderrislik yaptığı bilinir. Camiyi Musa Çelebi'nin Veziriazamı Kör Şah Melek Paşa yaptırmıştır. Minaresi Balkan Savaşında yıkılmış olup, yeniden yapılmıştır.
[Sayfa Başı]
Edirne Merkezi Dışında Kalan Önemli Camiler ve Yapılar
İl sınırları içinde İlçelerimizde de önemli Osmanlı tarihi yapıları mevcuttur. Bunlar:
[Sayfa Başı]
Fatih Camisi (Enez Ayasofyası - Enez)
Bizans döneminden kalan yapı, oldukça büyüktür. Köşe duvarlı, haç planlı kilise grubundandır.
Yapı, Osmanlı Döneminde güneydeki kola mihrap ve minber yerleştirilerek camiye dönüştürülmüştür. Uzunlamasına gelişmiş haç planı ile Orta Bizans, dış yüzeydeki tuğla süslemeleriyle de Geç Bizans dönemi özellikleri göstermesi bakımından ilginçtir. Cami günümüzde yıkılmış durumdadır.
[Sayfa Başı]
Sokullu Külliyesi (Kasım Paşa Külliyesi - Havsa)
Havsa İlçesinde, Edirne yolundadır. 1576-1577'de Sokullu Mehmet Paşa'nın oğlu Kasım Paşa adına Mimar Sinan'a yaptırılmıştır. Külliye; iki kervansaray, cami, medrese, imaret, çifte hamam, tekke, köprü ve arastadan oluşuyordu. Günümüzde yalnızca cami, hamam, cami avlusuna dayalı ve ne olduğu anlaşılamayan ocaklı - nişli bir duvar, arastanın ortasında cami ile kervansarayı bağlayan dua kubbesi ve külliyeye daha sonra eklenmiş çeşme görülmektedir.
[Sayfa Başı]

Edirne Camileri-Camiler Kenti Edirne
Ahmet Usal - ahmetusal@gmail.com
Edirne Camileri-Camiler Kenti Edirne-Edirne Camileri Rehberi-Edirnenin Orta Sınıf Camileri
Edirne Camileri-Camiler Kenti Edirne-Edirne Camileri Rehberi-Edirnenin Orta Sınıf Camilerihakkında Başvuru kitabı.
Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı
2006-12-25
text
text/html
/kultur/camiler.html
/kultur/pdf/Edirne_Tarihi_Kulturu.pdf
/kultur/pdf/edirne_camileri.pdf
tr-TR
Global
/kultur/pdf/Edirne_Tarihi_Kulturu.pdf
/kultur/pdf/edirnekenti.pdf
/kultur/pdf/edirne_osmanli_donemi.pdf
/kultur/edirnekenti.html
/kultur/osmanlidonemi.html
Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı


-->
Edirne Camileri
Edirne Camileri Genel
Selimiye Camii
Beyazid Külliyesi ve Müze
Eski Cami - Ulu Cami
Muradiye Camii
Üç Şerefeli Camii
Küçük Camiler
İçindekiler Tablosu
Edirne Camileri
Yıldırım Beyazid Camisi
Beylerbeyi Camisi
Gazimihal Camisi
Mezit Bey (Yeşilce) Camisi
Darülhadis Camisi
Evliya Kasım Paşa Camisi
Şahmelek Camisi
Merkez Dışında Kalanlar
Fatih Camisi
Sokullu Külliyesi
İlgili Bağlantılar
Edirne Camileri Fotoğrafları
Osmanlı Döneminde Edirne
Padişahlar Dönemi Edirne
Edirne'nin Kurucuları
Edirne Fotoğrafları
Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı
Gelir İdaresi Başkanlığı
Edirne Tarihi ve Kültürü, hakkında ciltlerce yayın yapılabilecek kadar geniş kapsamlı bir konudur. Kentimizi tanıtan basılı pek çok yayın olmakla birlikte, elektronik ortamda bu tür bir belgenin eksikliğini gören Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı, bu çalışmayı yaparak, İlimizin tanıtımına küçük de olsa bir katkıda bulunmayı amaçlamıştır.
Bu siteyi oluştururken, Edirne'yi bugünü yaşadığımız bir yer olduğu kadar, geçmişimizi, eski nesillerimizi de kopması mümkün olmayan bir göbekbağıyla hissettiğimiz; canlı bir müze gibi düşündük. Bu durum, özellikle Edirne için, İstanbul ve Bursa'dan çok daha fazla geçerlidir. Güzel Edirnemiz bir metropol değildir, sanayileşme ve göç gibi nedenlerle kalabalıklaşıp büyük bir köy haline gelmemiş, tarihini ve kültürünü, düzensiz yapılaşma ve insan kalabalıklarıyla boğmamış, geçmişini günümüzde de yaşatabilecek kadar bakirliğini korumuştur. Bu yönüyle de; Osmanlı Atalarımızdan kalan en etkileyici şehir olarak kalbimizde yer etmiştir. Edirne; bir anlamda yaşayan Osmanlı'dır.
Bu çalışmanın Edirnemizi farklı ve güzel yönleriyle tanımanızda biraz olsun yardımcı olması dileğiyle...
İsmail ASLAN
Edirne Vergi Dairesi Başkanı
K A Y N A K Ç A
Edirne'de Tarih, Kültür, İnanç Turu - Ayhan Tunca - 2005
Sosyo-Ekonomik Yapısıyla Edirne - ETSO Bilimsel Yayınları - 2002
Edirne Şoför Eğitim Kitabı - Edirne Şoförler ve Otomobilciler Odası - 1994
Edirne Valiliği İl Almanağı - 2006
Edirne Konakları ve Evleri
Taş duvar ve sıvayla örülmüş ahşap iskelet sistemleri ile yapılırdı. Bu evler genellikle yanındaki daha yümsek saçaklara çift eğri öğe ile bağlanan bir çatıyla örtülü, az derinde kalan locanın içine yerleştirilmiş merkezi girişi ile kusursuz bir simetriye sahiptir. Balkan Yarımadasının hemen her tarafında en küçüğünden en gösterişlisine kadar bütün evlerde "hayat" denilen bölümler vardır. Oda kapılarının açıldığı yer olan bu bölüm, doğrudan evin bahçesine bakan yönde 1,5 - 2 metrelik direkler üzerine dayandırılmıştır. Hayatların sonunda bir basamak yükseklikte dört köşe bir kısım ayrılarak, tahta sedirlerle çevrilirdi.
Evin harem ve selamlıklarında büyük kapıların açıldığı bahçı kısımları olan avluların uygun bir yerinde mermer bir çeşme bulunurdu. Bazı evlerde avluların ortasında küçük havuzlar, üzerine asma sardırılmış çardaklar vardı. Harem ve Selamlık avlularından birbirine geçilecek küçük kapı bulunurdu. Geçiş yolları üzerinde bulunan kentin gelişme döneminde hem artan ekonomi ve ticaret yoğunluğunu karşılamak hem de cami ve imaretlere gelir sağlamak amacıyla bir çok han, bedesten ve çarşı inşa edildi.
1417 - 1418 yılları arasında Çelebi Sultan Mehmet tarafından Mimar Alaeddin'e Eski Cami'ye vakıf olarak bir bedesten yaptırıldı. 1569 yılında Hersekli Semiz Ali Paşa'nın Mimar Sinan'a yaptırdığı Ali Paşa Çarşısı yüzotuz dükkandan oluşmaktaydı. Çarşı üç yüz metre uzunluğunda olup, altı kapılıydı. 73 kemerli, 255 metre uzunluğunda, 124 dükkandan oluşan Arasta, Sultan III.Murat tarafından Selimiye Camisine vakıf olmak üzere Mimar Davut Ağa'ya yaptırıldı.
[Sayfa Başı]
İttihat ve Terakki Kulubü Binası(Halk Eğitim Merkezi)
Selimiye'nin doğusundaki mezarlıktan açılan kapıdan çıkarak yaklaşık 100 metre ötede, yakın tarihimizin ilginç bir dönemi sayılan İttihat ve Terakki Partisi'ne ait tarihi yapıyı görebilirsiniz. Bu örgütün en renkli lideri Talat Paşa'nın da Edirneli olduğu ve İttihat ve Terakki'nin örgütlenme sürecinde önemli yeri bulunduğu anımsanırsa; bina farklı bir ilginin de odak noktası olarak görülebilir.
[Sayfa Başı]
1916 yılında İttihat ve Terakki Kulübü olarak Edirnelilerin yardımlarıyla yapılan bu bina Osmanlı Mimari Stilinde olup mimari çizim ve düzenlemelerinde bir Edirne Sevdalısı olarak bilinen Dr. Rıfat Osman'ın imzası bulunmaktadır.
Tavan süslemeleri görsel zenginlikler sunar. Bu süslemeler evvelden Haznedar Sinan Bey'in konaklarında da bulunmaktaydı.
1918 yılında İttihat ve Terakki kapatılınca bu bina bir süre Cemaat-i İslamiye Dairesi yapılmış, 1930'da Atatürk'ün emriyle onarım görmüştür.
Bir süre Halkevi Binası olarak kullanılan bu yapı son yıllarda yaygın eğitim ve kültür etkinlikleri için hizmet vermektedir.
[Sayfa Başı]
Harbiye Kışlası
Bu binanın temeli Vali Hurşit Paşa tarafından 1870 yılında okul olarak atılmış ve Sultan Abdülaziz döneminde açılmıştır. 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşında Ruslar binayı Askeri Hastahane olarak kullanmışlardır. Bina bir ara yangın geçirmiş, zamanla Muradiye yönüne başka binalar eklenmiştir.
1927-1930 yılları arası Kız İlköğretmen Okulu, 1949'dan sonra Jandarma Okulu olarak kullanılmıştır. Halk arasında Harbiye Kışlası olarak anılan bina askeri hizmetlerde kullanılmaktadır.
[Sayfa Başı]
Sanatlar Mektebi (Sanat Enstitüsü - Endüstri Meslek Lisesi)
Edirne'deki okulların en eskisidir.
1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'nda (93 Harbi) şehir sokaklarında kalan kimsesiz kız ve erkek çocukları sefaletten kurtarmak amacıyla Vali Rauf Paşa tarafından ıslahhane olarak kurulmuştur.
Şimdiki bina 1895 yılında Vali Abdurrahman Paşa tarafından yaptırılmış ve Sanayi Hamidiye adı verilmiştir.
[Sayfa Başı]
İlhan Koman Evi ve İlhan Koman Hakkında
Yontu (Heykel) Sanatımızın en değerli isimlerinden İlhan Koman'ın doğduğu evdir.
İlhan Koman'ın doğduğu Neo-Klasik üsluptaki konak, Rum mimar ve ressamlar tarafından Dr.Dimsa için 1908'de yaptırılmıştır. bir bodrum ve iki kattan oluşan yapı bir doktor evi olarak planlanmıştır ve tavan resimleri ile sıva üzerine boyamalarıyla ünlüdür.
İlhan Koman Hakkında
Bilim, sanat ve teknik arasında fantaziyle beslenmiş bir uyum ve işbirliği üreticisi, rönesans sanatçısı ve bilim adamı olarak da tanımlanan dünyanın en ünlü yontu sanatçılarından İlhan Koman, Edirneli'dir ve 1921 yılında Kaleiçi'nde doğmuştur.
İstanbul Güzel Sanatlar Akademisini bitirdikten sonra Paris'te öğrencilik, İstanbul Güzel Sanatlar ve Stockholm Sanat Akademisi'nde öğretim görevliliği yapmıştır. 1986'da Stockholm'de vefat etmiştir.
[Sayfa Başı]
Hafızağa Konağı
Kereste ve inşaat malzemesi Romanya'dan getirilen bu bina sahibinin asıl adı Hafız Mehmet'tir. Bu binada İttihat ve Terakki Partisi'nin cemiyet olarak kuruluş döneminde gizli toplantılar yapıldığı ve toplantılara Talat Paşa ve İsmet (İnönü'nün) ilk subaylık döneminde katıldığı söylenir.
Türk İslam Mimarisi'nin tipik bir örneği durumundaki bina Edirne Valiliği'nce 2002 yılında onarılıp restore edilmiştir.
Şu anda Konak Edirne Kent Müzesi haline getirilmiş olup, Edirne kent tarihine ilişkin çok değerli belgeler ve eserler sergilenmektedir.
[Sayfa Başı]
Bir Sivil Mimarlık Örneği Bahai Evi (Beyaz Ev-Rıza Bey'in Evi)
Dış rengi nedeniyle Edirneliler'in Beyaz Ev dedikleri, ilk sahibi nedeniyle Rıza Bey'in Evi olarak da anılan Bahai Evi, Bahailer için kutsal sayılır. Çünkü Bahai dininin kurucusu Bahaullah bir süre bu evde kalmıştır. Aslında burası Bahaullah'ın Edirne'de kaldığı beş evden biridir.
Diğer ülkelerden burayı ziyarete gelen Bahailer burada ibadet ederler.
Ev 1992 yılında onarılarak restore edilmiştir.
[Sayfa Başı]
Bahailik Hakkında
Var olan dinler açısından bir öğreti veya tarikat kabul edilmesine karşın, sosyolojik anlamda bir din; inananlarca ise "en son din" olduğu savunulan Bahailik İran kökenli Bahaullah tarafından kurulmuştur. "Dünya tek bir vatan ve insanlar onun vatandaşlarıdır." felsefesiyle de kendini özetleyen Bahailik, Bahaullah'ı peygamber kabul eder. Ayrıca bütün peygamberleri kabul eder ve tanırlar. Hayfa'da Yüce Adalet Evi adını verdikleri merkez dışında; hemen hemen dünyanın her yerinde milli mahfeller adıyla örgütlenmişlerdir.
Değişime inanırlar. Namaz, oruç ve hac gibi ibadet kuralları vardır. Oruç her yıl 2-20 Mart günleri arasında 19 gündür. 21 Mart bayramdır. Yeni yılları Nevruz'dur. Bir dünya dini olduklarını kabul eden Bahailer için 9 sayısı kutsal olup bir yıl; 19 ay, bir ay; 19 gündür.
[Sayfa Başı]
Bahailer ve Edirne
Bahailer için Edirne ve Bahaullah'ın burada kaldığı evler kutsaldır ve buraya "Arzı Sır" veya "Sır Kenti" adını verirler. Müslümanlar için Kabe'nin anlamı neyse, Edirne de Bahailer için aynı anlmı taşır. Çünkü Bahaullah ö dönemde Osmanlıların sınırları içinde olan İran'dan 1864 yılında, önce İstanbul'a, sonra Edirne'ye gelmiş ve Edirne'de yaklaşık 4,5 yıl yaşamıştır. Ayrıca Bahailik dininin dünyaya dönük ilk duyurusunu Edirne'den yaparak; beklenen imam mehdiliğin Allah tarafından kendisine gönderildiğini buradan bildirmiştir.
2000-2001 yılları arasında Edirne'de Beyaz Evin yurt dışından gelen 3000'den fazla Bahai tarafından kendisine gönderildiğini buradan bildirmiştir.
Bahailerin Şükrü Paşa Mahallesinde mezarlıkları da vardır.
[Sayfa Başı]
Edirne Belediye Binası
Edirne Belediye Binası, Belediye hizmetlerinin verilmekte olduğu Türkiye'deki en eski binalardandır. Edirne'de Belediye örgütlenmesi 1867 yılında Edirne Valisi Hurşit Paşa döneminde gerçekleştirilmiştir.
Binanın temeli ise Belediye Başkanı Dilaver Bey tarafından 1898 yılında atılmış, değişik etkinliklerle halktan da toplanan parasal katkılarla 1900 yılında tamamlanmıştır.
Mimarı Nazif Bey'dir. On Odası, iki salonu bulunan bina iki katlıdır.
[Sayfa Başı]
Odalarından birinde 1930 yılında Edirne'yi ziyaret eden Atatürk kaldığı için O'nun anısına düzenlenmiş olup, ziyarete açıktır.
Edirne Belediye Binası, Bulgar işgalinde Belediye Meclisi'nce Bulgar Kralı Ferdinand'a "Kral Köşkü" olarak düzenlenmiştir. Benzer durum Yunan işgali döneminde de yaşanmıştır.
[Sayfa Başı]
Hurşit Paşa Hakkında
Hurşit Paşa 1866-1870 ve 1874-1875 yıllarında iki defa Edirne Valiliği görevinde bulunmuştur. Onun döneminde Adliye Dairesi ve Edirne Kalesi surları sökülerek Hastahane yapılmıştır. Ayrıca Vilayet Matbaası bu dönemde kurumuş, vilayetin ilk gazetesi çıkarılmıştır.
[Sayfa Başı]
Dilaver Bey Hakkında
1865'te Edirne'de dünyaya gelmiş, özel öğretmenlerle öğrenim görmüş, zeki, dirayetli, bilgili ve belediye başkanlığı yıllarındaki renkli kişiliği ile anılır. 1898-1903 ve 1907-1910 yıllarında iki kez belediye başkanlığı görevinde bulunmuş, 1903 yılındaki büşük Kaleiçi yangınından sonra bu semtin yeniden ve bugünkü planıyla kurulmasını gerçekleştirmiştir.
Dilaver Bey, Bulgar İşgali yıllarında gördüğü işkenceler yüzünden yakalandığı hastalıklar sonrasında 15 Nisan 1919'da vefat etmiştir. Mezarı Selimiye arkasındadır. Günümüzde Kaleiçi'nde onun adıyla anılan bir mahalle mevcuttur.
[Sayfa Başı]

Tarihi Edirne Konakları ve Evleri - Edirne'nin Tarihi Eserleri
Ahmet Usal - ahmetusal@gmail.com
Tarihi Edirne Konakları ve Evleri - Edirne'nin Tarihi Eserleri
Tarihi Edirne Konakları ve Evleri - Edirne'nin Tarihi Eserleri Başvuru kitabı.
Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı
2006-12-25
text
text/html
/kultur/konaklar.html
/kultur/pdf/Edirne_Tarihi_Kulturu.pdf
/kultur/pdf/edirne_evleri.pdf
tr-TR
Global
/kultur/pdf/Edirne_Tarihi_Kulturu.pdf
/kultur/pdf/edirnekenti.pdf
/kultur/pdf/edirne_osmanli_donemi.pdf
/kultur/pdf/edirne_semtleri.pdf
/kultur/edirnekenti.html
/kultur/osmanlidonemi.html
/kultur/semtler.html
Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı


-->
İçindekiler Tablosu
Edirne Konakları-Evleri
İttihat ve Terakki Binası
Harbiye Kışlası
Sanatlar Mektebi
İlhan Koman Evi
İlhan Koman Hakkında
Hafızağa Konağı
Bahai Evi
Bahailik Hakkında
Bahailer ve Edirne
Edirne Belediye Binası
Hurşit Paşa Hakkında
Dilaver Bey Hakkında
İlgili Bağlantılar
Edirne Fotoğrafları
Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı
Gelir İdaresi Başkanlığı
Edirne Tarihi ve Kültürü, hakkında ciltlerce yayın yapılabilecek kadar geniş kapsamlı bir konudur. Kentimizi tanıtan basılı pek çok yayın olmakla birlikte, elektronik ortamda bu tür bir belgenin eksikliğini gören Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı, bu çalışmayı yaparak, İlimizin tanıtımına küçük de olsa bir katkıda bulunmayı amaçlamıştır.
Bu siteyi oluştururken, Edirne'yi bugünü yaşadığımız bir yer olduğu kadar, geçmişimizi, eski nesillerimizi de kopması mümkün olmayan bir göbekbağıyla hissettiğimiz; canlı bir müze gibi düşündük. Bu durum, özellikle Edirne için, İstanbul ve Bursa'dan çok daha fazla geçerlidir. Güzel Edirnemiz bir metropol değildir, sanayileşme ve göç gibi nedenlerle kalabalıklaşıp büyük bir köy haline gelmemiş, tarihini ve kültürünü, düzensiz yapılaşma ve insan kalabalıklarıyla boğmamış, geçmişini günümüzde de yaşatabilecek kadar bakirliğini korumuştur. Bu yönüyle de; Osmanlı Atalarımızdan kalan en etkileyici şehir olarak kalbimizde yer etmiştir. Edirne; bir anlamda yaşayan Osmanlı'dır.
Bu çalışmanın Edirnemizi farklı ve güzel yönleriyle tanımanızda biraz olsun yardımcı olması dileğiyle...
İsmail ASLAN
Edirne Vergi Dairesi Başkanı
K A Y N A K Ç A
Edirne'de Tarih, Kültür, İnanç Turu - Ayhan Tunca - 2005
Sosyo-Ekonomik Yapısıyla Edirne - ETSO Bilimsel Yayınları - 2002
Edirne Şoför Eğitim Kitabı - Edirne Şoförler ve Otomobilciler Odası - 1994
Edirne Valiliği İl Almanağı - 2006